Koca ülkeyi ve bankalarını her yıl 100 bin tane daha konut satmak için riske atıyorlar. Hedeflenen rakamın bu olduğu söyleniyor. Faizler zorlanıyor; ama reel sektör için değil. Kredi mekanizması hareketlendirilmeye çalışılıyor; ama bilişim yatırımları için değil.
Teşvikler oluşturuluyor; ama istihdam yaratmak için değil. Daha garibi ne biliyor musunuz? Hepsini, değil dediklerim için yaptıklarını anlatan bir yetkili kitlesiyle karşı karşıyayız. Ama kaynaklar oraya gitmiyor. Şu kadarından örnek vereyim; insanların ücretlerinden zorla, tasarruf adı altında BES primi keseceksiniz, ama konut alırsa, bir bölümünü çekmesine izin vereceksiniz.
Peki ya buzdolabı almak isterse? Tatile gitmek, çocuklarına ayakkabı almak, doğalgaz tesisatı döşetmek, yalıtım yaptırmak ya da borçlarını ödemek için girişimde bulunursa ne olacak? Onun için çekemezsin.
Şimdi müjde gibi asgari ücretliye yeni bir olanak sunulacağından bahsediliyor. Üstelik Bakan da bunu sosyal adalet noktasında atılmış bir adım olarak nitelendiriyor. Dedim ya, ihtiyacı olanı gösterip, günün sonunda emlak satar, ama emlakçı olamaz bir görüntü vermek bu olsa gerek. Yani bizim Bakkal Ali’nin daire satmaya çalışması gibi...
Asgari ücretli ve dar gelirliyi ev sahibi yapacak bir model üzerinde çalışıldığı vurgulanıyor. 20 yıl vadeyle ve düşük faiz oranıyla bu insanlara taksitle ev satılacak. O zaman hemen 2 binli yılların başından bir örnekle durumu özetleyelim.
Dönemin BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, konut kredi faizlerinin yüzde 1’in altına indiği dönemde, bir basın toplantısında şu açıklamayı yapmıştı. ‘Mümkün mertebe ev alacaklar peşinatlarını yüksek tutsunlar. Çünkü hesaplara göre 5 yılda ana para ödeniyor, geri kalan 15 yıl boyunca yapılan ödeme, faize gidiyor.”
Aşağı yukarı bugün uygulanmak istenen faiz oranı ve vadenin, müteahhitlerin de bankaları faiz maliyetinde sübvanse ederek uygulamaya koyduğu yılların uyarısından bahsediyorum. Şimdi yıl 2019, insanların kredi olanağı kalmamış, siciller bozulmuş, bırakın ev almayı geçinemiyor ve siz halen ev satmaya çalışıyorsunuz.
Sorarsanız, inşaat sektörünün ekonomiyi hareketlendireceği tezi üzerinden gidiyorlar. Ama o iş de öyle değil. İnşaat sektörü şu an itibariyle mal aldığı yerlere ya ödeme yapmıyor ya da daire öneriyor. Yani ortada para dönmüyor. Hangi sektörü bu haliyle hareketlendirebilirsiniz?
Ancak keçi boynuzu yer gibi ticaret yapar; ama ortaya bir lezzet çıkmaz. Çünkü para dönmüyor. Bu sonradan yaratılmış müteahhitler, piyasalara ödeme yapmadığı gibi, bugün işini tamamlayanlar da kamudan parasını alamıyor.
Peki diyelim ki her şey yolunda gitti. Binaları alacak asgari ücretli ve dar gelirliyi nerede bulacaksınız? Ağırlıklı bir nüfusun asgari ücretle çalıştığı, yoksulluk sınırı olan 6 bin 700 TL’yi çoğu insanın maaş olarak görmediği bir ortamda 100 TL taksitle ev mi satacaksınız?
Adam maaşından BES adı altında kesilen 80 TL’nin hesabını yapacak noktaya gelmiş. TÜİK’in araştırmalarına göre bile ani bir harcama karşısında parası yok. Yüzde 70’e yakın insan damını aktaramıyor.
Şimdi damını aktaramayan, geçinemeyen, borç batağına batmış ve bu haliyle de ayrıca kredi kullanamayan insanlara ev mi satacaksınız? Bir de bunu müjde diye anlatacaksınız. Fransız Kraliçe bile açım diyene pasta önermişti. Siz ev mi teklif ediyorsunuz?
FACEBOOK YORUMLAR