Türkiye’nin uluslararası yatırım pozisyon (UYP) açığı kapanıyor. Çok iyi hatırlıyorum Varlık Fonu kurulduğunda rakam eksi 350 milyar dolar civarındaydı. Elbette bu bir ekonomi için hoş bir fotoğraf değil.
Nitekim o süreçte de eksi bakiyeyle varlık fonu kurulamayacağını, birikimi olan ülkelerin fon ile amaca uygun iş yapabileceklerini anlatmış, bu yapının mevcut haliyle ve yaklaşımıyla Düyun-u Umumiye’ye kadar gidebilecek bir riski taşıdığını belirtmiştim.
Nitekim geldiğimiz noktada da çok farklı bir fotoğraf vermiyoruz. Ya buradan hisseler satıyoruz ya da teminat gösterip kredi alabilmenin yollarını arıyoruz. Her ikisinin sonu da önlem almazsak hoş bir finale gitmiyor.
Fakat tekrar UYP’ye dönersek, rakamsal bazda bir iyileşme dikkat çekiyor. Son gelinen noktada açık azaldı. An itibariyle eksi 285 milyar dolar. Ne demek bu? Böyle bir şey olmaz da kaba tanımıyla dünyayla hesabı kapatmaya niyetlenseniz masaya bu kadar para koymanız gerekir diye tanımlanabilir. Dediğim gibi bu sadece iyi anlaşılsın diye bir teşbih. Bunun üzerinde iktisat dersi vermeye kalkmayın.
Bu gerileme iyi bir hava verse de, doğru okuma yaptığınızda, Türkiye ekonomisi adına kritik bir sorunu bize anlatıyor. Yurtdışı varlıklarımıza baktığımızda yüzde 6’lık bir yükseliş var. 327 milyar dolara yaklaştı.
Çok büyük bir para gözüküyor ama bu kadar paranın kıt olduğu ve insanların finansmana aç olduğu bir ortamda yurtdışı varlıklar neden artar? Para yurtdışına gidiyordur. Peki bu para turist mi? Yani gidip gelecek mi?
Ülkedeki ortamı düzeltmediğiniz sürece geçici ikametgah eğilimi daha doğru bir tanım olur. Bilhassa ihracat gelirlerinin yüzde 40, hatta kredi kullanılacaksa yüzde 70’inin TL’ye çevrilme zorunluluğu, yani ihracatçının kur riski ile sıkıştırılması, muhtemel ki, bazı ihracat gelirlerinin yurtdışına park etmesi sonucunu doğurdu.
Bununla ilgili belli bir süre içinde ülkeye getirilmesi isteniyor. Daha da zorlarsak, yakında şirket merkezlerini de yabancı ülkelere taşıdığını göreceğiz. Fakat insanını, reel sektörünü tanımayan ekonomi yönetimi baştan beri yaptığı bu yanlışta ısrarcı.
Bir diğer kesim de birikimi olan, ülkeye yatırım yapmak yerine, yurtdışına götürmeyi tercih edenler. Bunun da muhtemel nedeni hukuki güvenilirliğimizin zedelenmesi olabilir. Ne yazık ki ekonomi yönetimi bu gerçeği de görmekten uzak.
Gelelim yükümlülüklerimize... Aradaki farkın kapanmasının aslında en önemli nedeni bu. Yurtdışı yükümlülüklerimiz sürekli azalıyor. En son yüzde 2 azalışla 612 milyar dolar sınırına geldi. Elbette az değil.
Yine de ilk bakışta iyi bir haber gibi duruyor. Neticede ülkenin yurtdışı yükümlülüğünün azalması, riskini de azaltması anlamına gelir. Lakin burada da azalışın gerekçesine bakmak lazım. Gözüken o ki Türkiye yeni para bulamıyor, bulduğu da kısa vadeli ve maliyetli oluyor.
Bunun da sağlamasını zaten sürekli artan kısa vadeli borçtan anlıyoruz. 226 milyar dolara kadar ulaşan kısa vadeli borç, paranın gelmediğini, gelenin de turist olduğunu bize gösteriyor. Şimdi bu fotoğrafa bakıp iki şey düşünmek elinizde.
Birincisi ‘ne kadar güzel, yurtdışı ile açığımız azalıyor’ diyebilirsiniz. İkincisinde de ‘içerideki para kaçıyor, dışarıdan da para bulamıyoruz, çözüm ne’ diye sorabilirsiniz. Tercihiniz kaderinizi belirler, buyurun seçin. Ne de olsa buyurmak alışkanlık oldu ülkede.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR