Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Pandemiyi de ıskaladık

15 Şubat 2021 - 14:57

Pandemi süreci sadece vatandaş açısından değil, Türk reel sektörü bakımından da zorlu geçti; geçiyor. Halen istenen seviyeler yakalanamamasına rağmen, baz etkisiyle yılın son çeyreğinde elde edilen sanayi büyümesi ‘hiç olmazsa’ noktasında tartışılmak yerine, yine övünç meselesi yapılıyor.

Elbette bu rakamla birlikte sıfır büyümenin bir nebze üstüne çıkma ihtimalimiz de gündeme geliyor. Bununla da övünmeye bugünden başladık. Şüphesiz bunları yok saymayalım, ama hamasi duygular içerisinde sergilediğimiz yaklaşım, ne yazık reel sektörün ve ekonominin gerçeklerini gölgeliyor.

Kötü sezon geçiren, sistemsizlikten her türlü arızayı veren bir futbol takımının, ezeli rakibini bir maçta yenince yöneticilerin çıkıp, ‘dünyayı biz yarattık’ cinsinden konuşmalarından öte bir durum yaşanmıyor.

Ne yazık ki sorunlarımız tüm ağırlığıyla ortada duruyor. Bu ifadelerimden reel sektörün emeğine saygısızlık çıkmasın. Ben onların her şeye rağmen üretim yapan ‘şu çılgın Türkler’ olduğunu yıllardır yazıyorum ve çok da saygı duyuyorum.

Ama mücadele ruhu da bir yere kadar. Şayet sorunları ortadan kaldırmazsak, firmalarımızın hepsinin tek tek nefesi kesilecek ve zannettiğimizden çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağız.

Peki tüm bunların pandemiyi ıskalamakla ne ilgisi var? Açıkçası Türk reel sektörünün, dünyayla eş zamanlı durma noktasına geldiği süreci tersine bir fırsata çevirmek gerektiğini, ekonomilerin kapandığı ilk dönemlerde kaleme almıştım.

Araç hareket halindeyken tamirat yapmanız güçtür. Ama ekonomilerin, üstelik rakiplerinizle birlikte durduğu koşullar içerisinde önümüze çok büyük bir fırsat gelmişti.

Ne yazık ki bunu da kaçırdık. Kaçırdığımızı nereden anlıyoruz? Son gelen cari açık rakamından. Çok iyi biliyoruz ki cari açık yaratan başlıca etkenimiz dış ticaret açığı. Buradaki ithalata bağlı yapı, hem döviz ihtiyacımızın şiddetini arttırıyor; hem de üreticilerimizi rekabet edemez, hak ettiği fiyatı isteyemez hale sokuyor.

Karlılıkla ilgili başlayan sorunlar da, bir süre sonra dış pazarda kaliteden taviz verilemeyeceği için, içeride çalışandan tedarikçiye, yapılan vade ve fiyat baskısına kadar bir dizi açmazı beraberinde getiriyor.

Son veriye göre 36,7 milyar dolar cari açıkla geçtiğimiz yılı kapattık. Bu bize, asla ders çalışmadığımızı, çarkların biraz dönmeye başlamasıyla birlikte sorunlarımızın dağ gibi önümüzde durduğunu anlatıyor.

Üretim çok önemli ve sanayici olmak da bir o kadar kutsanacak bir yaklaşımdır. Ama bunu bir üretim fetişizmi içinde yorumlarsanız, ithal bağımlılığınız ancak sizi başkalarına çalışan çırak konumunda tutar. Cari açık da halen aynı noktada olduğumuzu gösteriyor.

Oysa şu an bile geç değil. Türkiye’nin bir an önce, yerli yazılımcıların ‘3 ayda tamamlarız’ ifadesinden yola çıkarak gerekli envanterlerini yapması, buna göre bir projeksiyon ve planlama ortaya koyması, inanın bana oluşturulan sahte gündemlerden çok daha değerli.

Geçtiğimiz bir yılı kaçırdık. Anlaşılan o ki, virüse bağlı olarak 2021 yılı da istenen hacimlerin yakalanamadığı bir sene olacak. Hiç olmazsa bu saatten sonra ders çalışmaya başlayalım. Yoksa bu filmin sonu çok kötü.

[email protected]
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum