34 TL’lik doktor muayenesi, 6 bin TL kira, 80 TL porsiyon döner gibi TÜİK’in madde sepetinin Atilla Aktaş’ın yazısıyla ortaya çıkmasının ardından yürüyen derin sessizlik, kurumun kendi internet sitesinde yaptığı açıklamayla bozuldu.
Kaş yapayım derken göz çıkartmak diye bir deyim vardır ya, olan da tam bu. TÜİK bu rakamların hiçbirini yalanlamadı. Savunmasında teknik bazı hususlara değinirken, cımbızlama yöntemiyle kamuoyuna duyurulan rakamlarla enflasyon hesabının yanlış olduğunu söyledi. Ama dikkatinizi çekerim ‘böyle rakamlar söz konusu değil’ demedi.
Öncelikle bu savunma yaparken gelen bir itiraftır. Demek ki TÜİK, gerçek hayatla hiçbir ilgisi olmayan rakamlar üzerinden enflasyon açıklıyor. Bununla da kalmıyor, cımbızlama diye tabir ettiği başlıkların, gelir seviyesi yok olan insanların yüzde 70’e yakın harcama kalemi olduğundan da haberi yok.
Mesele burada da kapanmıyor. Açıklamalardan takip ettik. DİSK ile yaşadığı mahkeme sürecinde, madde sepetinin açıklanması talebiyle açılan davada, savunma olarak böyle bir sepetin olmadığını yazılı beyanla bildirmişti.
Şimdi savunmaya geçtiği hususta anlıyoruz ki bir madde sepeti var ve yalanlanmadığına göre Aktaş’ın makalesindeki rakamlar doğru. Bunun üzerinden istatistik kongresindeymişçesine açıklamalar yapıp, savunma tarzı belirlemek hoş değil.
Ayrıca madem bir madde sepeti var, mahkeme anayasal hak olduğunu ifade edip, açıklanmasına hükmettikten sonra, hangi gerekçeyle böyle bir listenin olmadığını beyan etti? Bu konuda bir şey yapılacak mı?
Konu burada da kapanmıyor. TÜİK bilimsel bir çalışma yapan ve tüm faaliyeti bundan ibaret olan bir adres değil. Aksine açıkladığı rakamlar üretici maliyetlerinden, tüketici gelir artışının belirlenmesine kadar hayata ve geçime dair direkt etki ediyor.
Hatta bir adım daha öteye gidelim. Bu rakamlar baz alınarak, ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek çıkıp bir dezenflasyon sürecine girilmesinden söz ediyor. Ülkenin yönetimindeki bir numaralı kişi önce yok denilen, sonra var olduğu anlaşılan ve sokağın ekonomisiyle, yani gerçek enflasyonla ilgisi kalmayan rakamlar üzerinden beyanat vermiş oluyor.
Yetmiyor, fiyat artışları gerekçe gösterilerek insanlara fırsatçı damgalamasıyla baskınların yapıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Reel sektörü bile suçlama noktasına gelen TÜİK, yaşanan fiyatların üretici fırsatçılığından kaynaklandığını söyledikten sonra İSO Başkanı’ndan başlayan bir süreçte silsile halinde ‘Önce işini düzgün yap’ diye yanıt aldı.
Şimdi geldiğimiz noktada, iş TÜİK’i aşmıştır. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kamuoyunun önüne çıkıp, canlı yayında bir basın toplantısı düzenleyip, en az son 5 yıldır ürün fiyatlarında fırsatçılık suçlamalarından, insanların maaşlarına yapılan zamlara kadar her alanı etkileyen TÜİK enflasyonu ile ilgili bir açıklama yapmak durumundadır.
Yani cin şişeden çıkmıştır ve İSO Başkanı Bahçıvan’ın tabiriyle işini doğru yapmayanların, ortaya koyduğu savunmalar da yok hükmündedir. Öyleyse söz, ekonomi yönetiminin bizzat kendisindedir.
Kamuoyunun karşısına çıkıp, bu durum izah edilmeli, laf kalabalığına boğulmadan tek gündem maddesiyle durum açıklanmalı, yapılan hata kabullenildiğine, sepetteki fiyatların hayatın kendisiyle ilgisi olmadığı anlaşıldığına göre konuyu tekrar bu boyutuyla konuşmalıdır.
TÜİK diyor ki, TÜFE’yi tartışamayanlar… Ülkede TÜFE’yi tartışmayan yok ve sanırım kurum bunun da farkında değil. Siz dünyanın en doğru rakamını bile açıklasanız, kapıdan dışarı çıktığınızda toplumun hiçbir kesimi buna inanmıyorsa, en azından bundan bir rahatsızlık duymanız gerekir. Son açıklamayı izah eden en güzel tanım, zeytinyağı gibi üste çıkmaktır. İzah zorunludur.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR