Sözcü Gazetesi’nde bir haber paylaşıldı. SGK Uzmanı Özgür Erdursun’un yorumladığı, muhtemelen kulis haberlere dayalı bir analiz. Temmuz ayı itibariyle asgari ücret ve emekli maaşlarına duruma göre gelebilecek bir gelir ayarlamasından söz ediyor.
Öncelikle Erdursun’un analizini doğru bulabilirsiniz ya da niyet okuma olarak değerlendirebilirsiniz. Fakat bir analiz, geçmiş hamlelerle birlikte okunduğunda anlamlı olacağından, yabana atılmayacak ve olası bir yaklaşım olarak değerlendirmek uygun olacaktır.
Analize göre CHP’deki ön seçim ve sonrasında yapılacak anket çalışmalarına göre, temmuz ayı itibariyle maaş ve ücretlere bir zam gelebilir. Yani uzman, siyasi bir tavır ve seçim öngörüsüyle iktidarın hamle yapabileceğine dikkat çekiyor. Nitekim son diploma gelişmelerini de seçim kokusu olarak görmek mümkün.
Bana kalırsa da çok anlamsız bir tespit değil. Tek bir farkla… 2025 yılının üçüncü çeyreğinde bir seçim beklentisi içinde olduğumu zaten dile getiriyorum. Ama bu talebin, siyasi gerekçelerden çok, vatandaşın ekonomik olarak dayanma gücüne kalmamasına bağlıyorum.
2024 yılının yarısında, zaten yetersiz olan ücretlerle yılın sonu getirilmek istendiğinde bu süreç başladı. O dönemde seçime 4 sene olduğu argümanı işleniyordu. Ama akabinde 2024 yılının sonunda zaten kimsenin inanmadığı enflasyon oranlarını bile kenara atıp, niyet enflasyonu ile zam verip, giderlerini de anormal ölçüde arttırdığınız borca batan insanların baskısıyla 2025 üçüncü çeyrekte halkın talebiyle seçimin gündeme geleceğini, yazılarımda da katıldığım yayınlarda da dile getirdim.
Yani bu siyasi partilerin talebiyle değil, geçinemeyen insanların baskısıyla gelme ihtimali olan bir seçim. Bu fotoğraf içinde kimin iktidar olacağıyla ilgilenen olmaz. Vatandaş ‘ceza keser ve sonrasına bakarız’ der. Yılları sair seçimler incelendiğinde bu fotoğrafı görürsünüz. Elbette Türk siyasi hayatını siz de son 23 seneden ibaret zannetmiyorsanız.
Şimdi bunlar olasılıklar… Hatta bir diğer yanıyla da Özgür Erdursun’un öngörüsü… Burada kritik soru şu: Asla mümkün olmadığını söyleyebilir misiniz? Yani olası bir seçim atmosferinde, temmuzda maaş iyileştirmeleri olmayacağını net bir dille, emin olarak inkâr edebilir misiniz? Sanırım yanıtı zihninizde verdiniz.
Bugüne kadar hep yapıldı ve erimeyi gören iktidarın günlük düşünen tavrının da buna çok uygun olduğunu biliyoruz. Sonra zam verilir mi, sonuca etkisi olur mu, onu bilemem. Ama zaten bence ortadaki manzara yaşananlardan daha ayıp.
Yüzde 80’i açlık seviyesinin altında yaşayan insanlar ve 23 milyon adede yaklaşan icra dosyası rahatsızlık yaratmıyorken, olası seçim sonuçları hassasiyet yaratıyor öyle mi?
Daha önce de yapıldığı için rahatlıkla yorumlayabiliriz. İnsanların güç durumda olduğunu biliyorsanız, onların hayatlarını iyileştirmek, en azından açlık sınırı ile imtihanlarını sonlandırmak durumundasınız.
Şayet bu fotoğrafta sakınca görmüyor, ama olası bir seçimde seçim vaadi olarak niyetine bile giriyorsanız, hangisinin ayıp olduğuna siz karar verin. Seçim için niyetlenmek mi; yoksa insanların sıkıntı içinde yaşadığını bile bile yok saymak mı?
Örnek mi istiyorsunuz? EYT… Aslında 1999 yılında hukukun geriye işletilmesiyle doğan hak kaybının ortaya çıkardığı utancı, yıllar sonra seçim üzeri hakkı iade ederek hamle yapıyor, ama seçim sonuçları istediğiniz gibi çıkmayınca bunu bir iane ya da erken emeklilik gibi anlatıyorsanız, durum samimiyetinizi sorgulayın.
Çünkü ya hakkı iade ederken ya da sonrasında bir samimiyet sorunu var demektir. Dönersek en başa, maaşlarda niye olmasın? Son soruyu ise ana temadan hatırlatalım. Sizce hangisi daha ayıp? Niyet mi, tavır mı?
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR