Merkez Bankası’nın faizi düşürmesinin ardından herkesin gözü finans piyasalarına çevrildi. Ne tepki verileceği çok büyük merak konusuydu. Oysa merak edilecek bir şey yoktu. Merkez Bankası Başkanı Çetinkaya görevinden ayrıldığından beri bir faiz düşüşü bekleniyordu.
Hatta son düzlükte bunun 4 civarı olacağı da yine dillendirilmeye başlandı. Yani ortada bilinmez bir şey yoktu ve bunu satın aldılar. Bu nedenle sığ bir piyasada faizi düşüren ekonomi yönetimi, rahatlıkla da 5,76’ya yükselen dolar kurunu geri çevirebildi.
Meseleye ekonomik yaklaşmayınca ve herkesin cebi sorunla dolu olunca da kimse bu işe ses çıkarmadı. Lakin ortaya çıkan bu tablo sorunların da bittiği anlamına gelmiyor. Ne var ki tam tersine bunu pompalıyorlar.
Sadece ekonomi yönetimi değil, finans piyasaları da bunun üzerine oynuyor. Çünkü ancak herkesin sakinleştiği ve problemin aşıldığı kanaatinin oluştuğu noktada hamle yapabilirler. Herkesin her şeyi bildiği bir fotoğrafta kazanç sağlamaları ya da risk devretmeleri mümkün değil.
Şayet meseleye iktisadi gerçeklerle yaklaşılsa, faiz oranlarının tıpkı enflasyon rakamları gibi hayatın gerçeğini yansıtmadığını hamleleriyle gösterirlerdi. Karardan önce Fitch’in dünya genelindeki bankaların durumunu açıklayan raporu bile çok şey anlatıyordu.
Ne diyordu? Küresel banka kredi notları kötüleşme eğiliminde ve bunun ağırlıklı nedeni ve ortalamayı bozanı da Türk bankaları... Elbette biraz abartılı bir tespit. Zira hem Türkiye’de bankacılığın bu derece büyük bir hacmi yok; hem de dünyadaki bankaların durumu da bizimkiler kadar olmasa da tatsız.
Nitekim iliklere kadar hissedilen varlık balonlarının patlama riski ve de korkusu bunu bize anlatıyor. Ama bir kurban bulmak zorundalar. Türkiye’deki sistemsel yapıdan daha iyi bir neden bulamazlar. Neticede AB ekonomisini etkileyecek bir Yunanistan’dan yürüyemezler.
Yani Türkiye’deki finans piyasaları, sevdikleri tabirle oyuna sabit durarak dahil oldular. Çünkü satın almadıkları tüketiciden reel kesime kadar açıklanan ve kötüleşen bir dizi istatistik var.
Lakin Türkiye üzerinden oynanacak bir oyunun hesap edilemez sonuçları olabilir. Bir tarafta artan jeopolitik riskler, öte tarafta Türkiye özelindeki siyasal krizler, beri tarafta da İngiltere’deki yeni hükümetin Brexit çıkışları görmezden gelindi.
Şimdi bu ortam bize kısıtlı da olsa manevra alanı verdi. Bunu nasıl kullanacağız meraktayım. Zira bu başlıkların hepsine oynayabilecekleri gibi, faturasını da rahatlıkla Türkiye’ye kesebilecekler.
Kimsenin konuşmadığı ve görmek istemediği bir gerçek var. Türkiye üzerinden bir hikaye yazılabilir. Lakin bu seferki hikaye Türkiye’nin değil, Türkiye’nin kullanıldığı bir özellikle de karşımıza çıkabilir.
Biz buna müsait miyiz? Kalemiz boş ve gol atmışız gibi davranıyorsak; evet.
FACEBOOK YORUMLAR