Vatandaşın gündemini ekonomi oluşturuyor. İktidar ise konuyu ekonomiden saptırmak için her türlü çabayı sergiliyor. Bu kimi zaman siyasi bir tartışma, kimi zaman jeopolitik bir riskin analizi olabiliyor. Ama hepsi niyetli...
Günün sonunda ne kadar güçlü olduğumuzun anlatıldığı bir fotoğrafın ortaya çıkması şart. Hiç kimsenin unutmaması gereken bir başlık var. Dünya ekonomisinden aldığınız pay yüzde 1’i bulmuyorsa, o ortamda siyasi söz hakkınız kısıtlıdır. Ancak Birleşmiş Milletler toplantısına gidip, boş salona hitap edersiniz.
Bir ülkenin potansiyel taşıyor olmasıyla, güçlü olması arasındaki fark, duruşunda ve olaylar karşısındaki istikrarlı tavrıyla belli olur. Daha kendi ekonomik durumuyla yüzleşemeyen bir ülkeyi kimse dikkate almaz. İşin özeti budur.
Medyayı açıyorsunuz, ya çok büyük bir felakete koştuğumuz ya da aslında tüm zorluklara rağmen ne kadar iyi durumda olduğumuz anlatılıyor. Çoğu insanın gerçeğe yönelik bir arayışı yok. Oysa sadece yüzleşilen gerçek, çözümü getirir.
Millet çok büyük zorluk çekecek mi? Evet... Zira son derece dramatik hatalar yapıldı ve bu hatalar yapılmasına rağmen yetki onaylandı. Fakru zaruret içine düşmüş, geçinemeyen ve gırtlağına kadar borca batmış bir fotoğrafın daha kötüsü olmaz. O kötü, ancak alacaklılar için gerçekleşir.
İyi durumuza gelince... Ekranlara çıkıp satınalma gücü açısından dünya 10’uncusu olduğumuzu anlatacak kadar sokaktan kopmuş, manipülasyon ile haberciliği karıştırmış ya da 180 TL olan bir yağın 147 TL’ye satılması ucuzluk olarak nitelendiren bir akıl tutulması açıklanacak gibi değildir. 147 TL ucuz ve ulaşılabilir bir rakam mı ki; 180 TL’den ucuz olması sevinç yaratsın?
Kısacası herkesin kaçtığı olgu yüzleşme... Türkiye’de berbat bir ekonomi yönetimi sergilendi; arka arkaya büyük hatalar yapıldı; üzerini kapatmak için ulufe gibi vaat dağıtıldı ve ardından seçimler kazanıldıktan sonra yapılması gereken hayata geçti.
Bazı sokak röportajlarını izliyorum. “Elim kırılsaydı” diye başlayan cümleler duruyorum. Bu ne kadar büyük bir samimiyetsizliğin yaşandığının en açık göstergesi. Demek ki bu ülkede, insanlar, sorunları sadece kendi başına gelince önemsiyor.
Böyle bir fotoğraf içerisinde hiç kimse bana memleket sevgisinden bahsetmesin. Bu durum çok net anlatıyor ki, herkes memleketi cebi kadar seviyor. Oysa ne güzel insanlarımız vardı bizim. Çoluğunu çocuğunu geride bırakıp İstiklal Savaşı’na koşanlar mı ararsınız, sonraki dönemde gecesini gündüzüne katıp eğitim neferi olanlar mı?
Elindeki parayı olmayanla paylaşanlar mı; bir iş yapılacağı gün imece diye işin ucundan tutanlar mı? Komşusu siftah yapmayınca müşteri yollayanlar mı; sadaka kutusundan sadece ihtiyacı kadar olanı alanlar mı?
Bu ülkenin güzel insanları vardı. Gerçekle yüzleşen, kanaatkar, çalışkan vatandaşları vardı. 53 yaşımdayım, hiç bu kadar ait tayfayı bir arada görmemiştim. En acısı da bunun siyasi bir tarafı yok. İmar söz konusu olunca belediyelerde tüm meclis üyelerinin aynı tarafta olması gibi. İtiraz edenlerin ayrık otu muamelesi görmesi gibi.
Bugün ekonomik olarak yaşadığımız hiç bir şey sürpriz değil. Bundan sonrası da olmayacak. Hep söylüyorum; anlayın şunu: Domates ektiğiniz yerden patates çıkmaz.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR