Ülkece geçen yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 11’lik büyümeyi yere göğe sığdıramayıp; konuştuk.
Yıl geneline baktığımızda da sanayi üretiminin dördüncü çeyrek rakamlarıyla birlikte, yüzde 6-7 civarında bir büyüme yakalayacağımız görülüyor.
Bunlar kötü mü? Elbette düz mantıkla baktığınızda değil. Fakat defaten yazıp, çizip anlattığım gibi, bunların yapısına bakmadığınızda, içine düştüğünüz gizli iflas gerçeğini de göremez ve durumu düzeltecek hamleler yapamazsınız.
Ekonominin salt hamasetle yönetilmediği, sağlamasının mutlak sokakla yapılması gerektiğini, gelir kadar giderin de önemli olduğunu anlatmaya çalışıyoruz; ama ne fayda? İhracat patlaması yaşıyoruz da, ithalatımıza ve yapısına bakmıyoruz.
Vergi gelirlerine göz atıyoruz da, ne kadarının tahsil edildiğine, ne kadarının yeniden ödenemez duruma geldiğine değinmiyoruz. Oysa her şeyin sağlamasını yapan toplam değerler var. Bunlardan biri de cari açık.
Yeri göğü inlettiğimiz, herkesin bizi kıskandığını sandığımız, siyasetin hamaset denizine döndüğü 2017 yılındaki dış ticaret açığı 77 milyar dolara vururken, cari açık da 47,1 milyar dolar olarak açıklandı.
2016 yılının cari açık rakamıyla karşılaştıralım. Kötü bir yıl olan bir önceki seneden çok daha iyi iş yapmış, ama günün sonunda 14 milyar 490 milyon dolar daha fazla zarar etmişiz.
Bunun TL bazındaki maliyeti ise daha da ürkütücü… 2017 yılı 14 Şubat günü itibariyle dolar/TL kuru 3,65… Cari açık nedeniyle 32 milyar 610 milyon dolar karşılığı oluşan zarar 119 milyar 26 milyon 500 bin TL.
Bugün itibariyle cari açıkta TL bazında maliyet 3,81 kur esas alındığında 179 milyar 451 milyon TL. Sadece kötü geçen 2016 ile uçup gittiğimiz 2017 arasındaki farkın, TL maliyeti ise 55 milyar 206 milyon 900 bin TL. Yani neredeyse bir önceki sene verilen cari açık rakamının yarısı kadar.
Peki ne anladım ben bu büyümeden? Halen şapkayı önümüze koyup, nedenlerini düşünüp, gerçek çözümler aramak aklımıza gelmeyecek mi? Yoksa kendimizi kandırmaya devam mı edeceğiz? Mal satıp, ticaret yaparak batan esnaf gibiyiz.
Merak ediyorum gerçekten derdimiz ne?
Nasreddin Hoca bir gün pazarda 10 akçeye aldığı 10 odunu, 9 akçeye satıyormuş. Etraftan sormuşlar: “Hocam bu ne iştir; hiç böyle ticaret olur mu?”
Hoca gayet sakin cevaplamış:
“Olsun. Önemli olan işi nasıl yaptığın değil, insanların seni iş yaparken görmesidir.”
FACEBOOK YORUMLAR