Bir yapılandırmaya daha ‘merhaba’ dedik. Her ne kadar medyada konu ‘af gibi yapılandırma’ diye yansıtılsa da, ortada bir affın olmadığı açık. Af ancak, peşin olarak borcu kapatma durumunda geçerli olacak rakamları insanların önüne koyuyor.
Yani kamu, peşin para peşine düşmüş, insanları ancak bu halde rahatlatabileceğinin mesajını veriyor. Öte yandan bu durum aynı zamanda, Hazine’nin nakde ne kadar ihtiyacı olduğunun da açıkça ortaya koyuyor.
Yaklaşık 500 milyar TL’lik tahsil edilemeyen alacaktan bahsediyoruz. Yani 2020 yılının 9 aylık diliminde bütçenin verdiği açığın neredeyse 4 katı. Sene sonunda öngörülen çağın da 2 katı bir rakam.
İki aylık ödemelerle 18 taksitten 36 aylık bir dilimi kapsayan bir süreç önümüze geliyor. Üstelik 27 Ekim Salı günü, pandemi sürecinde ötelenen vergilerin ödenmesi gerçeği de ortada dururken.
İşin yapısına baktığınızda ise ancak peşin para ile borcunuzu kapatma olasılığında kazanç sağlıyorsunuz. Burada ince bir mesaj var; onu açmak lazım. Zaten ekonomi kötüyken, üstüne pandemi koşulları gelmişken parasını peşin olarak kim öder?
Köşede, yastık altında parası olduğu halde, bilerek, isteyerek bu borçlarının ödemesini yapmayanlar. Yani iktidar inceden şöyle bir ifade kullanıyor: Sen kötü niyetli olarak borcunu ödemedin, seni affediyorum gel hesabı kapat.
Sadece bu vurgu bile son derece tepeden bakan bir yaklaşımın tezahürü olarak önümüze geliyor. Üstelik bunu yaparken, zamanında ödemelerini yapanları da ödüllendirmeyi düşünmüyorlar.
Yani filmin sonunda sadece kötü niyetle ödemesini yapmayanların ödüllendirildiği, yapanların da mağdur edildiği bir durum ortaya çıkıyor. Oysa 500 milyar TL’lik ödenemeyen borcun gerçek nedeni bu mu?
Borcunu yapılandırıp, zamana yayanlar açısından durum değişmiyor. Neredeyse mevcut borçlarına yakın bir oranı, sadece zamana yayarak ödeyebilme kabiliyeti sunuluyor. Bu da az bir şey değil.
Fakat sonuç vermeyeceğini, bir iki taksitten sonra yine insanların borçlu duruma düşeceğini daha önceki tecrübelerimizden net bir biçimde biliyoruz. Çünkü temelde yapılandırma konuşulurken, sorulması gereken ilk sual ortaya konulmuyor: Bu insanlar neden borçlarını ödeyemiyorlar?
Meseleye buradan bakıp, gerçek problemi öğrenip, buna yönelik bir çözümü konuşmuyorsanız, sadece yeni bir yapılandırmaya kadar insanlar icradan kurtulmak adına başvururlar; bu ekonomik sefalet içerisinde mevcut borçlarıyla, yeni çıkan ödemelerini eş zamanlı gerçekleştiremeyeceklerinden de yeni yapılandırmayı beklerler.
Ama ne olur biliyor musunuz? Birincisi sorunu ortadan kaldırmış olmazsınız. İkincisi insanlara kötü niyetli olduklarının mesajını verirsiniz. Üçüncüsü hali hazırda ödeme yapanları küstürürsünüz.
Dördüncüsü kötü niyetli olup ödeme yapmayanları ödüllendirirsiniz. Tüm bunları da ne için yaparsınız? Tahsil edilebilecek kadar peşin parayı tahsil etmek ve 2020 yılını kapatırken, bütçede bunları halen gelir kaleminde gösterebilmek için.
Peki tüm bunlar sorunu ortadan kaldırır mı? Asla kaldırmaz ve yıl dolmadan yeniden yapılandırmayı konuşursunuz. Bir kere, sadece bir kere insanların niye tahakkuk eden borçlarını ödeyemediğini sorgulasanız, zaten gerçek problemi de göreceksiniz, gerçekten çözüm konuşmaya da başlayacaksınız.
Yoksa yüzde 100 ihtiyaç olan bu yapılandırma, nakit para operasyonundan ve bazılarını kurtarmaktan başka bir işe yaramaz. Tıpkı daha önce yapılanlar gibi...
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR