TÜİK’e göre ülkede yaşayanların yüzde 49,7’si, yani yarısı mutlu… Fakat yüzde 45’i de geleceğinden umutsuz. En çok yaşlıların torun sevgisiyle mutluluğunu beyan ettiği ülkede, ilkokul mezunlarındaki mutluluk oranı ise ülke ortalamasını yükseltiyor.
Bu araştırma nerede yapılıyor bilmek güç. Ama sokağa çıktığınızda, trafikte, evliliklerde, arkadaş ilişkilerinde, iş yerlerinde, ekmek kuyruğunda, İşkur’un önünde bu mutlu insanları göremiyorsunuz.
Bir ülke düşünün ki tamamına yakını borçlu, borcunu ödeme kabiliyetini yitirmiş, ama yarısı mutlu. Ve bu yarısının önemli bir bölümünün memleketteki gidişatla ilgili bilgisi, embedded medyanın hakim olduğu bir iklimde gerçekleşiyor.
O zaman TÜİK’i bir kenara bırakın ve çevrenizden sağlamasını yapın. Kaç insan bulacaksınız sebepsiz yere gülümseyen, pozitif, hayatından memnun olan? Herkes kendi cevabını versin.
Gerçek şu ki, bu ülkenin insanları mutsuz, gülmüyor, geçinemiyor ve sürekli her yerde tartışıyor. Oysa çekirdek, çay ve sohbetle mutlu olabilen insanlardan bahsediyoruz. Yani bizlerden…
Çay simit almaya kalksa 12 TL’yi en iyi ihtimalle gözden çıkartmak zorunda. Bir arkadaşıyla ortaya çekirdek atıp, iki çay söylemeye kalksa durum daha fena. İki çay, çayhanede 5 TL’den 10 TL, çekirdek de 100 gramı 5 TL ile 10 TL arasında değişiyor. Yani iki çay 100 gram çekirdek bile 15 TL’den aşağıda değil.
Küçük şeylerle mutlu olabilen insanları, mutsuz etmek zannettiğinizden daha büyük başarıdır. Ve ekonomi yönetimi bunu başarmıştır. TÜİK, mutlu insanları nerede buluyor bilmiyorum ama, ben ülkenin tamamının farklı ölçülerde arızalandığını, sosyal güvenlik sisteminden karşılanmak üzere, seans sayısı uzmanlarca belirlenerek psikolog kontrolünden geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu kadar mutsuz insandan mutlu, güçlü ve zengin bir ülke yaratamazsınız.
Abidin zamanında mutluluğun resmini yapabilir misin sorusunun yanıtını verebildi mi bilinmez lakin, önce ruhumuzdaki fakirliği gidermemiz lazım. Sosyal medyada bununla ilgili güzel bir paylaşım vardı.
Delikanlıya soruyorlar; piyangodan büyük ikramiye çıksa ne yapar diye… Metrobüs kapatıp, boş metrobüsle okula gitmekten söz ediyor. Zira her sabah yaşadığı gerçek bu ve mutluluğu da bu kadar dar kapsamda tanımlıyor.
Oysa biz eskiden güvenli sokaklarda oynayan, ailece sinemaya, tiyatroya giden, öğrenci harçlığıyla haftada 3 film izleyebilen, arkadaşlarıyla çıkarsız ilişkiler kurabilen, akşam oturmalıklarında aile sohbetleri yapabilen, dışarıda yemek yiyen, pikniğe gidip evde hazırlanan ürünlerle ziyafet sofraları hazırlayan insanlardık.
Çay içerken düşünmezdik. Hatta çoğu zaman birbirimize ısmarlardık. Şimdi durum böyle mi? Bu ülkenin nüfusunun yarısı genç. TÜİK her iki kişiden birinin mutlu olduğunu söylüyorsa, nüfusun yarısından fazlasını oluşturan gençler neden yurtdışına gitmek istiyor?
Geri kalanların da büyük oranı olanak bulsa aksini yapacak durumda değil. Bir bölüm de kalıp, her şeyi düzeltmenin derdinde. Bir bölüm ise dağıtılan makarnaya tav olmuş halde. Şimdi tekrar TÜİK’e soralım. Bu mutlu insanlar nerede?
Nerede olduğunu söylesin ki, belki Abidin de mutluluğun resmini çizebilir.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR