Çin modeliyle başlayıp Türk modeliyle sürdürdüğümüz yolculuğumuzu, Cumhuriyet’in kurulduğu yıllardaki Milli Kalkınma Projesi’nin de 80’lerdeki açılmacı politikaların da çok uzağına düşürüp kaybettik.
Ortada nasıl bir model olduğu konusunda kimsenin fikri yok. Esasen program adına da bir şey bulmak mümkün değil. Bir tarafta Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın öte tarafta Ticaret Bakanlığı’nın çabaları var, diğer tarafta paranın başını tutan Hazine ve Maliye Bakanlığı ile bağlı kuruluşların finans piyasalarına feda ettiği bir reek sektör…
Günübirlik yaklaşımlarla, sorunları görmezden gelerek, bir takım bankacılık ürünlerini çözüm diye anlatıp, oradan geleceğe dair büyük zararlar yazarak, kamu zamlarıyla enflasyonu körükleyip fırsatçı arayarak, ihracattan bahsedip üreticinin finansman olanaklarını tıkayarak, yeni kaynak yaratmak şöyle dursun ihracat gelirlerine göz koyup, KDV alacaklarını halen ödemeyerek akla ziyan bir fotoğraf veriyoruz.
Zaten filmin sonu baştan belliydi. Hızla yetenekler ve teknoloji üzerine kurgulanan bir dünya ekonomisinde, Çin modeli diyerek yola çıkıp, ucuz iş gücüyle üretim üssü olacağını zannedenler, 2 binli yılların parasal genişleme ortamının bittiğini bir türlü anlamayarak, bu modelin bırakın insani tarafını, iktisadi tarafını bile analiz etmekten uzak bir tavır sergilediler.
Zannettiler ki faizi düşürürsek enflasyon düşer. Sandılar ki tüm sorun dolar / TL kurundaki psikolojiden kaynaklanıyor. Çıktılarla uğraşıp, nedenlere eğilmedikleri için günlük bir takım çözümlerle durumun tersine döneceğini zannettiler.
Elimize geçen tek şey ise ilk 20 ekonomiden düşen, vatandaşı satın alma gücünü yitirmiş, reel sektörü yatırım yapmaya korkar hale gelmiş, enflasyonla ve para ihtiyacıyla baş edemeyen bir debelenme…
Oysa bakın ilk çıktıkları noktayı hatırlayalım. Ne demişlerdi Çin modeli… O zaman da bunun hem ölçek, hem üretim yapısı, hem de rejim nedeniyle işlemeyeceğini söyledik ama dinlemediler. Çünkü o yapı Çin’de de dönemsel bir aktiviteydi ve sıcak para ortamıyla beslenerek yapısal dönüşümü sağlayan bir geçiş süreciydi.
Bizim ekonomi yönetimi ucuz işgücüyle Çin modeline özenirken, bakın özendikleri Çin bugün hangi noktada? Aktaracağım bilgiler Çin Endüstri ve Enformasyon Bakanlığı kaynaklıdır.
İşte biz Çin’in ucuz iş gücüne dayalı modeline özenirken, Çin’in geldiği nokta: “Çin dijital ekonomisi, resmi verilerin kaydettiğine göre, 2021 yılında 11 trilyon yuandan (1,65 trilyon dolar) 2021 yılında 45 trilyon yuanın üzerine çıktı. Endüstri ve Enformasyon Teknolojisi Bakanlığı, dijital ekonominin ülkenin gayri safi yurtiçi hasılası (GSYİH) içindeki payının, aynı dönemde yüzde 21,3 oranından yüzde 39,8 oranına çıktığını bildirdi.
Mayıs sonu itibarıyla ülke, dünyanın en büyük ve teknolojik olarak en ileri şebeke tesisatını oluşturarak il düzeyindeki yerleşim birimlerini fiber optik şebekelerle kapsadı ve 1,7 milyon 5G baz istasyonuyla donandı.
Çin; büyük veri, bulut bilgi işlem ve yapay zeka ile enerji, tıbbi hizmet, ulaştırma, eğitim ve tarım gibi sektörlerin entegrasyonuna da ivme kazandırdı. Başlıca elektronik enformasyon imalatçılarının katma değerli üretimi, 2021 yılında bir önceki yıla kıyasla yüzde 15,7 oranında artarak 10 yılın rekorunu kırdı.”
Başka sorusu olan? Bence konu kapanmıştır.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR