Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, gıda güvenliğinin milli güvenlik meselesi olduğunu söyledi. Bu sözün altına imzamı atıyorum. Fakat ortada önemli bir problem var. Biz bu konuyu yıllardır yazıp, çizerken ve bu vurguyu yaparken neden değilmiş gibi davranıldı?
Bakan Kirişçi çok güzel söylüyor. Fakat kendisinin icra makamında olduğunu ve silsile halinde kendi içinde bulunduğu iktidarların hükümet etme görevi sırasında çiftçinin, tarımın nasıl ihmal edildiği gerçeğini ne yapacağız?
Mazottan gübreye kadar her türlü girdi maliyetin arttığı, tarım topraklarının terk edildiği, hatta imar zorlanarak tarıma konu alanların inşaata bile kurban edildiği gerçeğini yok mu sayacağız?
Üstelik gıda güvenliği sadece insanınızın ihtiyacını temin etmek olarak nitelendiremeyiz. Milli güvenlik meselesi olarak hemfikir olduğumuz bu konuda, üretimde arz güvenliğini de esas alacak bir yaklaşım sergilemek gerekiyor.
Peki o zaman Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar’ın aynı gün yaptığı şu açıklamayı işin neresine koyacağız? “Yüzölçümü 78,35 milyon hektar olan Türkiye’nin, uzun ömürlü bitkilerle beraber toplam arazi miktarı, 1990-2020 döneminde 27,9 milyon hektardan 23,1 milyon hektara geriledi. Yani 30 yıllık bir süreçte 4,8 milyon hektar tarım arazisini kaybettik.”
Konya’da bile tarım alanların küçülmesini dikkate aldığımızda aynı açıklama içindeki bu detaylar, laftan ve hamasetten öte bir tavır sergilemek gerektiğini çok açık bir biçimde ortaya koymuyor mu?
Tarım sektörünü finanse etmesi gereken ve ihtisas bankası olarak kurulan bankanın dağı, taşı, köprüyü, havaalanını finanse etmekle övünmesi, ama çiftçinin borç batağında ve finansman sıkıntısıyla kavrulması sizce milli güvenlik meselesini ihlal anlamına gelmiyor mu?
Kendi çiftçimize destek verip, verdiğimizden daha fazlasını ÖTV olarak tahsil etmeye çalışmak, çarpık bir zihniyetin tezahürü değil de nedir? Bu ülkede çiftçinin yeniden ayaklandırılması, finanse edilmesi, modern tarım teknikleriyle buluşturulması, kooperatifler aracılığıyla ortak hareket etmenin gücüne eriştirilmesi gibi yapacak o kadar çok iş var ki…
Yetmedi; ziraat mühendisi ya da su ürünleri mühendisi olarak mezun edip, sonra çalışma sahası bırakmadığımız gençlerin olduğu bir alanda hangi milli güvenlik meselesi yaklaşımından bahsedebilirsiniz?
Yetmedi; ülkenin bakanları çıkıp şehirleşmede nüfus açısından yüzde 80’leri yakalamakla övünürken, insanlara toprağında yaşam şansı bırakmazken, genç kuşakları memleketlerinde tutamadığımız için, kırsalda 55 yaş ortalamasına dönmüşken, milli güvenlik algısı içinde süreci yönetiyor gibi mi duruyoruz?
Türkiye’nin yeniden üretime dönme sürecinin ilk adımı tarımdan gelmek zorundadır. Hem üretim yapımız, hem de dünya ekonomisindeki eğilimler nedeniyle kritik bir başlıktan söz ediyoruz. Bu dönüşümü de herkesin altına imza atılacak laflarla değil, icraatla yapmalısınız.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR