Türkiye’de gerek işsizliğin, gerekse de sektörlerdeki ara eleman probleminin temelinde mesleki eğitim konusundaki başarısızlığımız geliyor. Nitelikli personelin, yeni ekonomiyle birlikte altın değerine kavuştuğu süreçte bizim bu işi aşmamız şart.
Çocukları üniversite sınavında kapılarda süründürmek yerine, mesleki eğitime yönlendirmemiz, hem onları iş sahibi yapacaktır; hem de reel sektörün gerçekçi büyümesini ivmelendirecektir.
Peki bugün itibariyle mesleki eğitimde sorunumuz ne? Öncelikle içeriklerin yeniden gözden geçirilmesi, dijitalleşen dünyaya ve gelen kuşakların yapılarına uygun hale getirilmesi şart. Çünkü sektörler de mevcut halleriyle kalmayacaklar.
Bugüne kadar hangi hata yapılmış olursa olsun, bundan sonrasında yeni ekonomiye geçiş sürecinde bu dersi baştan çalışmamız gerekiyor. İlk başta eğitim kalitesi ve herkesi üniversite mezunu yapma hastalığından kurtulmalıyız.
Eğer bunu hayata geçirirsek sorun çözülür mü? Ne yazık ki hayır. Zira işin kral çıplak noktası, mesleki ve teknik liselere girişte ve mezuniyet sonrasındaki eğilimlerde. Giriş aşamasında, lise giriş sınavlarına kurban edilen ve puanı hiçbir yere yetmediği için buralara gönderilen çocuklar var.
Bunlar yaptıkları işin dar kapsamda zanaat, işi iyi yapma ölçüsünde sanat olduğunu bilmeden 4 yıl boyunca sürükleniyorlar. Sonuçta mezun olduklarında da, yeterli eğitimi almadıkları gerçeği bir yanda, o meslekte çalışmak yerine AVM’de gidip tezgahtar ya da güvenlikçi oluyorlar.
Oysa sektörler bu çocukları, başka işler yapsın diye yetiştirmiyor. Ama girerken cazibe merkezi olmayan bir okulun, çıkarken cazibe kazanmasını beklemek ancak tesadüflere bağlı bir başarıdır.
O zaman, öncelikle mezuniyet sonrası için, üniversite eğitimi alarak işi geliştirmek isteyenlere yurtdışı eğitim olanağını sunmamız lazım. Radyo programıma bağlanan ve yurtdışı eğitimleri konuştuğumuz Endless Grup Yönetim Kurulu Başkanı Gökmen Özdemir, doğru üniversite yönlendirmesiyle çocukların 3 – 4 bin dolarlık yıllık masraflarla iyi bir eğitim alacağından bahsetti.
Şimdi filmi başa saralım. Diyelim ki sektörler, başarı notlarına göre her yıl 5 ya da gücü yetiyorsa 10 mezunu yurtdışında okutmayı taahhüt etse nasıl olur? Belki Türkiye şartlarında bir ailenin karşılaması zor olan bu rakamlar, bir sektör için hiç değerinde. Yılda 20 bin dolar, 4 yılda 80 bin dolar ile 5 çocuk okutulabilir.
Bu çocuklar yurtdışı eğitimlerinin ardından meslek liselerinde eğitmen ya da sektörde uzman olarak çalıştırılabilir. Bitti mi? Hayır... Eğer siz mesleki okullardan mezun olanlara böylesi bir olanak verir, bunu da başarı puanına bağlarsanız, öncelikle bu okullara giriş kıymetli hale gelecektir.
Yani mesleki eğitim kurumlarını çocukların kerhen girdiği değil, peşinden koştuğu okullar haline getirmek böylece mümkün. Girişteki seçimi de okulların sektörle birlikte oluşturacağı bir komisyona bırakırsak, yurtdışına gitmeyen, ama 4 yıl boyunca bunun için yarışan çocuklardan zaten nitelikli personeller elde edilecektir.
Velhasıl kelam sistemi ne kadar düzeltirsek düzeltelim, okulları ve dolaylı olarak mesleği cazip hale getirmeden, ülkedeki mesleki eğitim sorununu çözmek mümkün değil. Sizce de yurtdışı olanağını ortaya koyarak, sektörlerin nitelikli eleman sorununda hızlı yol almasını sağlamak mümkün olmaz mı? Bence olur; bir düşünün derim.
FACEBOOK YORUMLAR