Merkez Bankası politika faizini yüzde 25’e çıkardı. Hemen herkeste bir hava oluştu ve önünü arkasını düşünmeden normalleşme adımı gibi yorumlamaya başladılar. Oysa ortada son derece gereksiz bir agresiflik söz konusu. Yanlış mı; tamamen değil, ama gereksiz yere gündemi germe...
Öncelikle piyasa faizlerinin yüzde 50 – 60 bandında gezdiği, enflasyonun da yıl sonu resmi hedeflemesinin bile yüzde 58 olduğu bir ortamda, buna karavana derler. Yani düşmanı korkutmak için cephane harcamak gibi bir şey.
Beklentinin ötesinde bir artış mı? Evet... İşte tam da bu haliyle gereksizdi. Faizi de enflasyon seviyesine çekeceğinin mesajını veren sembolik bir artışla sakinleşmiş ortamı akışına bırakması gerekirdi.
Aslında ekonomi yönetiminin son bir hafta içinde yaptığı ikinci dramatik hatadan söz ediyoruz. Öncelikle sırası gelmemiş, varlığı bile yanlış olan kur korumalı mevduattan çıkışla ilgili hamle, ardından da herkesin faizin de dövizin de yükseleceğini bildiği bir ortamda bu amacını aşan faiz hamlesi, sadece ekonomiyi daha çok dolarize etmeye neden olacaktır.
Enflasyon sınırında gezen bir faiz oranınız olur ve atak yaparsanız, anlaşılır olabilir. Ama zaten bu haliyle bile çok uzaktayız. O zaman birileri bunu alım fırsatı olarak kullanacaktır. Çünkü böyle bir agresifliğin dolar başta olmak üzere dövizi frenleyeceği, hatta gerileteceği biliniyordu. Finansçıların ‘yapamaz ki’ diye tempo tutup gaz vermesinin nedeni de buydu.
Şimdi gerileyen doları orada tutabilecek misiniz? Tutmalı mısınız? Tutmaya kalktığınız zaman boşalan fay stresini tekrar biriktirir ve patlama riskini arttırırsınız. Ayrıca tutmak için kasanızda dolar olması gerekir ki; yok.
Demek ki yine yükselmesi üzerine kurgu yapılmış ve belki bir süre rahat durur ve alım fırsatının etkisiyle sabitlenirse, enflasyonu düşük çıkartırız kaygısı taşınıyor. Yani halen ekonominin gerçeklerini bırakmış, rakam peşinde koşuyorlar.
Peki herkesin enflasyon, faiz ve doların yükseleceğini bildiği bir ortamda bunu neden yaptınız? Tam bir havaya ateş açma örneği. Harcadığınız kurşunla kaldınız. Bunu yaparken de bu sabah 27,5 TL’den mal satmış ihracatçının 25,5 TL’den tahsilat yapmasına neden olarak zarara yol açtınız. Hem de geçici bir hamle uğruna...
Elbette tüm bunların gölgesinde bir belki daha var. Para bulma ümidini tamamen kestiler ve döviz mevduatlarla, kur korumalıların TL’ye geçişinden medet umacak noktaya geldiler. Yani bir ihtimale göre de başladığımız noktaya gelip, cebimize de ağır bir fatura koyduk.
Diyelim ki hedef bu. Sonuç verir mi? Ne yazık ki hayır... Velhasıl kelam çok gereksiz bir güç gösterisiyle atılan bu adım, ne faiz algısını düzeltir, ne faizin yükselme ihtiyacını ortadan kaldırır, ne de piyasayı dolarize olmaktan kurtarır. Hatta döviz kurunun kalıcı düşmesini de sağlamaz.
O zaman niye yaptınız? Ne gerek vardı bu tartışmayı açmaya? Önce kur korumalı, şimdi faiz tartışması. Oluşturduğunuz öngörülebilirlik ortamını yıkıyorsunuz farkında değilsiniz. Hem de istemeden de olsa birilerinin cebine para koyarak.
[email protected]
Not: Sevgili dostlar yoğun gündem arasında bir molayı hak ettik diye düşünüyorum. 04 Eylül Pazartesi günü görüşene dek kendinize iyi bakın. Saygılarımla...
FACEBOOK YORUMLAR