Enflasyonla ilgili problemimizi hafifletmek için bir önerim var. En büyük sorun maliyetlerden oluşuyor. Her ne kadar Merkez Bankası bunun aksi tezini savunup, tüketim odaklı bir enflasyonumuz olduğunu vurgulasa da bu tamamen doğru değil.
Sahte enflasyon kimseyi maliyet yapamaz, gelir kısıntıları nedeniyle harcama gerçekleştiremez ve günün sonunda da kamuyu vergi toplayamaz hale getirdi. Bu fotoğrafta kimse ihtiyacını karşılayamazken, reel sektör maliyet yapamazken, enflasyon tetiklenerek yükseliyor ve en büyük sorunların başında iç piyasa da tıkanarak ülkeyi stagflasyona sürüklüyor.
O zaman bir önerim var. Meşhur kasabaya gelen adamın 100 dolar hikayesi vardır. O para tüm kasabayı dolaşır, emisyona yeni bir para girişine neden olmadan da günün sonunda kasabadan çıkıp gider. Otele ilk verilen 100 dolar hikayesi. Herkes bilir, bilmeyenler de internetten bulsun.
Benzer bir formülü uygulayalım. Hükümet yüzde 30 indirim çeklerini vatandaşa dağıtsın. Vatandaş gittiği yerde alışveriş yaparken, faturasının yüzdesine denk gelen kısmını bu çek ile yapsın. Sektör kısıtlaması da yapmayalım. Yeter ki iç piyasa canlansın.
Perakendeci bu çekin yine yüzde 30’luk kısmıyla toptancısına, toptancı üretici veya ithalatçısına versin. En son noktada kalan da dönsün ve vergisinden yüzde 30 oranından düşüş gerçekleştirsin.
Peki kamu bunu nereden finanse edecek? Zaten hali hazırda teşvikler ve bununla ilgili oluşturulan fonlar var. Buradan kaynağı kullanacak. Öncelikle adrese teslim dedikodusu ortadan kaldıracağı için fonun efektif kullanılması sağlanacak.
Kamu emisyonu arttırmadan, piyasayı kredilendirmiş olacak. Tüketici ihtiyacını karşılarken, dağıtım kanalı zincirindeki insanlar da sıfır maliyetli kaynağa erişmiş olacaklar. Günün sonunda kamu vergileri de darbe yemeyecek. Çünkü kamu teşvik fonundan o yüzde 30’u tahsil edecek, yani geri merkeze çekecek.
Bunun yaratacağı moral değere inanamazsınız. Enflasyona katkısından, tıkanmış kredi mekanizmalarının rahatlatılmasına, iç piyasanın hareketlenmesinden satın alma gücüne desteğe, hatta vergi gelirlerinin de tahakkuktan çıkıp tahsilata döndüğü bir sistemden söz ediyorum.
Peki bunun oranı ne kadar olacak? Ülkede her birey başına asgari ücretin yüzde 30’u kadar indirim çeki verelim. Bir anda insanların geliri artmış, ama bunun için para basmamış olacaksınız.
Herkes bir şekilde ihtiyacı karşılarken, ödemeler zincirinin kırılmasını engellerken, öngörülebilir ve kontrollü olarak iç piyasadaki tüketimi arttıracaksınız. Emisyon artmadığı için herkes ihtiyacını görürken, enflasyon da oluşmayacak. Tabi burada fiyatlarla ilgili sıkı denetim yapacaksınız. O da çok kolay giriş faturalarına bakacaksınız, yüzde 30’u öyle değerleyeceksiniz.
Benden bir öneri. Saçma bulabilirsiniz ama uygularsak sonuç alma ihtimalimiz çok yüksek. Aksi takdirde yükselen bir enflasyonun gölgesinde daralmaya gidiyoruz. Bu da, yani stagflasyon bizim gibi finansal sıkıntı çeken ülkeler için mücadele edilemez bir alan. Bu sayede kurguyu bozabiliriz. Gelin bunu tartışalım ya da yeni öneriler ortaya çıksın, onları konuşalım. Yapmamız gereken tek şey seyretmek. Seyretmekten vazgeçelim.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR