Merkez Bankası enflasyon tahmini yüzde 100 yukarı doğru revize ettiği toplantıda yine ‘cek cak’ların gölgesinde ‘bizimle ne ilgisi var’ oyununu oynamaya devam etti. Son açıklanan enflasyon raporu o kadar iyimser tahminlerle ve gerçeği çarpıtan ya da eksik gerekçelerle donatılmış ki izaha muhtaç.
İşte bu izahın eksikliğinden olsa gerek Merkez Bankası Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu, herkesin tartışması için yeni bir konu ortaya attı. Liralaşma stratejisi… Duyan kimse anlamadı ama laf kalabalığının gölgesinde TL’yi tekrar itibarlı para yapmaktan bahsettiğini özetle söylemek mümkün.
Bunu nasıl yapacaklarına dair somut bir yol haritası açıkladı dersem yanlış olur. Çünkü bu sizin temennilerinizle oluşacak bir durum değil. Hele ki faiz oranlarından enflasyona kadar hiçbir veriniz hayatın gerçeklerini yansıtmazken…
Sadece TL’nin enflasyon revizyonu üzerinde tahminlere göre yüzde 100 enflasyon yıpranmasına muhatap olacağını açıkladıktan sonra, liralaşma diye ortaya çıkıp, sürdürülebilir fiyat istikrarının sağlanacağına dair inancınızı ortaya koyuyorsanız sadece komik duruma düşersiniz.
Peki yine bir an için Merkez Bankası Başkanı’nın söylemlerinin bir temenni ya da algı yönetmeye çalışmak olduğunu değil de, bir ekonomi politikasının ya da yaklaşımının verdiğini inanç olduğunu kabul edelim.
Mesela bir çırpıda tüm kamu ihalelerini TL bazında yapmaya dönecekler mi? Hatta bu da yetmez. Kullan kullanma, geç geçme cinsinden adına proje denilen müşteri garantili ucubeler söz konusu.
Bunlar pandemide bile alacaklarından vazgeçmediler. Mesela onların tüm anlaşmalarını TL’ye çevirip, kur riskini ülke adına ortadan kaldıracaklar mı? Hatta en sevdikleri sektöre dönelim.
Emlak sektöründe fiyatların TL bazında verilmesini, AVM’lerde kurun esas alınarak kira belirlenmemesini sağlayabilecekler mi? Rezerv makyajladıkları swap anlaşmalarında iki ülke para biriminin çıpasının dolar olmasının önüne geçebilecekler mi?
Siz de inanmadınız değil mi? Çünkü söylemek değil yapmak gerekiyor. Söyleminizle eyleminiz tutmuyorsa, sabaha kadar konuşsanız da sonuç değişmez. Şimdi diyeceksiniz tüm bunları Merkez Bankası tek başına yapabilir mi?
Zaten çelişki de burada başlıyor. Merkez Bankası ekonomi politikaları ışığında dengelerin sağlıklı olarak kurulabilmesini ve piyasaların dengede kalmasını sağlamak, bu yolla da hedeflenen ekonomi politikasının amacına ulaşmasını temin etmekten öteye bir görev yapamaz.
İhracat hedefleyip gazı, enerjiyi kesen, para getirilmesini isteyip getirilen paraya el koyan, insanlara aba altından sopa göstererek dolar borçlusu olanlara TL’ye dönmesini öneren bir yaklaşımla, yani polisiye tedbirlerle liralaşmayı sağlayamazsınız.
Ama bu tavrınızla ülkeyi dolarsızlaştırabilir, ihracatçıyı yurtdışına kaçırabilir, hayaller diyarında gezerken TL’yi 2. Dünya Savaşı sonrasında Almanlar’ın yaptığı gibi duvar kâğıdı haline dönüştürebilirsiniz.
Lira nasıl itibar kazanır? Öncelikle gerçekçi bir ekonomi politikası uygulayıp, icraatlarınızda da TL’yi öne çıkarırsanız. Yeter mi? Yetmez… İtibarı nerede ölçeceksiniz biliyor musunuz?
Cüzdan ile cep arasında… Şayet bu ülkede yaşayanlar dövizi cüzdanında TL’yi cebinde gezdiriyorsa, söylemekten daha ciddi işler yapmalısınız demektir.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR