Ekonomide öyle bir kısır döngüye girdik ki, reel sektöre baktığınızda krediye ulaşamamaktan yakınıyor; insanlara döndüğünüzde kredi kartı limitlerini zorlayarak ayakta kalmaya çalışıyor. Borç ile finansman arasındaki dengeyi tamamen kaçırmış bir yapı içinde, Nasreddin Hoca misali ‘herkes haklı’ ama aynı yapının da sürdürülemez olduğu bir o kadar da gerçek.
Ülke şu an 16 Aralık 2022 tarihli BDDK verilerine göre 3,4 trilyon TL’lik saatli bombanın üzerinde oturuyor. 2002 yılında 6,4 milyar TL olan toplamda tüketicilerin finans sistemine olan borcu 1,4 trilyon TL’ye ulaşmış durumda. Buna KOBİ’lere ait 2 trilyon TL’ye yaklaşan borcu da koyduğumuzda oturup düşünmemiz gereken bir manzara ortaya çıkıyor.
Kabul ediyorum ki bugün herkesin paraya ihtiyacı var. Fakat 2 binli yıllardaki tüketim ekonomisinin alışkanlıklarıyla, elin parasını dağıtmak üzerine kurgulanmış bir sistemi sürdürmek artık mümkün değil.
Zaten elin parasını dağıtarak sahte refah yaratmak hataydı. O parayı doğru işlere yatırarak finansman yapmalıydık; ama diğeri daha kolay ve oya tahvil edilebilir özellikteydi. Şimdi yaşadığınız sorunları görmemek için kör olmak lazım; ama sebebini 2 binli yıllardan beri süre gelen o çarpık zihniyette aramazsanız, çözüme de kavuşamazsınız.
Hadi diyelim ki aynı zihniyetle devam etmek istedik. Bu mümkün mü? Hayır… Çünkü ne artık dünyada akan öyle bir kaynak var ne de mevcut borçları ödemek için yeniden borçlanma imkanı…
İnsanlara artık olmayan parayı vaat etmek yerine, daha kalıcı projeler üzerinde çalışmamız gerekiyor. Lakin bunu bir anda yaparsanız da, hızla giden bir araçta yaptığınız frende olduğu gibi insanların camdan fırlamasına neden olursunuz.
Zira emniyet kemerini kesmişsiniz, frenlerin bakımını yapmamışsınız. Araç hızlandıkça hızlanıyor ve kapasitesinin üzerinde bir hıza çıktığı için de her yanından sesler gelmeye başladı.
Belli bir program içerisinde bu işin içinden çıkabiliriz. Öncelikle aşamalı biçimde para vermeyi bırakın. Bu rasyolarla kredi veremeyecek bankaları da zorlamaktan vazgeçin. Şayet bu kafayla gidersek, bir de banka borçlarını üstlenmek zorunda kalacağız.
Onun yerine gerçekten planlama yapmayı deneyin. Sanayi, tarım ve iş gücü envanterlerini kısa sürede yapmak mümkün. Hemen ardından bir yol haritası oluşturmak gerekiyor. Tarımdan başlayarak, teknolojiyi de tüm sektörlerin temeline yerleştirip, öncelikli alanlarda tekrar üretime geçmek ve en önemlisi üretim zihniyetini desteklemek gerekiyor.
Bunu söylemekle başaramazsınız. Bir yanda üretim üzerine bir ekonomi modeli kurguladığınızı belirtip, sonra Bosna Hersek’ten kemiksiz et ithal ediyorsanız; bir tarafta yerli bir otomobil oluştururken, öte tarafta otomotiv üzerinden gelir kurgusu hesabına giriyorsanız bu işin içinden çıkamayız.
Kredi vermek yerine, üretim ekonomisine geçiş sürecini belirleyip, yol haritası oluşturup, insanların borcunu silmeyi denemek ve gelir artışlarını geçici yöntemlerle sübvanse edecek metotlar oluşturmak gerekiyor.
Böylece programı uygulamaya vakit kazanır; o sırada suyun üstünde kalacak birey ve firma sayısını artırır; günün sonunda yapılan sübvansiyonun faturasını öderken, borç para aramak yerine faturayı kazandığından karşılayan bir fotoğraf verebilirsiniz.
Aksi takdirde tüm borçların kamulaşacağı, kamunun israf içerisinde para kullanmayı bilmediği için 200 milyar dolarlık paketlerle IMF gibi kurumların karşısına oturacağı ve muhtemelen bugün tercihen üstleneceğimiz bedellerden çok daha büyük zorluklara kapı açacak anlaşmalara imza atılacağı bir sürece gidiyoruz. Yüzleşin artık şu gerçeklerle…
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR