Geçtiğimiz hafta Karar Gazetesi’nde kur korumalı mevduattan kurtulma yolunda nasıl ilerlendiğine dair bir haber yer aldı. Özellikle Merkez Bankası’nın bu konudaki ‘bombayı patlatmadan imha’ vurgusuyla yapılan uygulamaları başarı olarak değerlendirildi.
Elbette şunun altını çizmek gerekiyor. Gerçekten de KKM’den çok daha kötü senaryolar söz konusu olacakken, yumuşak bir geçişle çıkış yürütülüyor. Ama bunun bir başarı olup olmadığı konusu tartışmalıdır.
Çünkü ‘bu ne pahasına’ sorusunu sormadan, böyle yorumlar yaparsanız, aslında isim değiştiren riski de gözden kaçırırsınız. Bir tarafta kurun sabit tutulması için ödenen maliyeti, diğer tarafta carry trade tayfasına yüksek faiz düşük kur ortamında sunulan fırsatlarla ve diyetleri görmezden gelirseniz, ödediğiniz faturaları da küçümser hale dönüşürsünüz.
Şayet siz ülkede döviz mevduatları ile ilgili sorunu çözmek için KKM diye bir sistem çıkarttıysanız ve bu ekonominizi daha çok dolarize ettiyse, ortaya çıkan riski yönetirken, bir başka riski onun yerine koyuyorsanız, bu sorunu çözdüğünüzü değil, hülle yaparak adını değiştirdiğinizi gösterir.
Ayrıca aşırı değerli Türk Lirası ile ihracattaki pazarlarınızda zorlanıyorsanız, TL bazında maliyetlerinizi gerçekçi olmayan bir enflasyona inat arttırıyorsanız bu çok da sorunu hallettiğiniz ve kur riskini de atlattığınız anlamına gelmiyor.
Rakamların gölgesinde sanal bir dünya yaratıp, sokağın ve piyasanın gerçeklerine gözlerinizi yumup, sanayiciyi mevduat faizinin peşinde koşan, üretmek yerine, parasını faaliyet dışı alanlara yönlendiren bir ekosistemin sağlıklı olduğunu iddia edemezsiniz.
Yani dün üretim ekonomisinden kaçan parayı KKM üzerinden konuşuyorduk, bugün sabit kur yüksek faiz üzerinden ele almamız gerekiyor. Yani riskin adını değiştirdik ama hasarını ortadan kaldırmadığımız gibi, yeni risklere de kapı aralayan bir ekosistem yarattık.
Meseleleri finans piyasaları gözünden görüp, onlara kısa yoldan kazanç sağlayacak ortamlar yaratmanız, ülke ekonomisini paradan para kazananların cenneti olmaktan çıkarmadığı gibi, öngörülemezliği de arttırarak daha sıkıntılı başlıkları önünüze getirme potansiyeli taşıyor.
Hadi diyelim ki bunları da göz ardı ettiniz ve rakamların düzgün olmasının gerçeklerle uyumlu görüntü vermemesini de önemsemiyorsunuz. Madem bu kadar problemli bir başlık ve kurtulmaya çalıştığımız bir KKM’den söz ediyoruz, o zaman başka bir tartışma da gündeme gelmiyor mu?
Bu uygulamayı ‘faiz düşerse, enflasyon da düşer’ diyerek hayata geçirip, kimsenin anlamadığını bir yıl sonu kur oyunuyla taçlandırıp, sonra da kur korumalı mevduata geçtiğini söyleyip, bunu da mucize diye anlatanları unutacak mıyız?
Seçim meydanları da dahil, bunu anlatan dönemin Bakanı Nebati’ye ve onun nezdinde ekonomi yönetimine, bu işin arkasında duran siyasetçisinden basın mensubuna kadar kimseye dönüp ‘O zaman bunu neden yaptınız’ diye sormayacak mıyız? Bu kadar mı akli melekemizi yitirdik?
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR