Gösterge hastalığına tutulan ve çıkan rakamlar üzerinden yaptığı kurguyla, herkesi ekonomide işlerin yoluna girdiğine inandırmaya çalışan ekonomi yönetimi son derece kritik unsurları gözden kaçırıyor ve ne yazık ki bunun maliyeti çok yüksek olacak.
Dış ticarette hacim düştüğü, üretim eksildiği için ithalatın azaldığını göz ardı ederek, cari açık söylemleri geliştirirlerken, ihracat pazarlarında hızla pozisyon kaybetmemize yönelik hiçbir fikir ve çözüm geliştirmiyorlar.
İhracat pazarlarında zorlanan firma ne yapar? Rotasını iç pazara çevirir. Peki satın alma gücünü tamamen yitirmiş bir tüketici söz konusuyken, buradaki açmaza yönelik bir öneri var mı? Aksine daha da sıkılaştıracaklar. Kimsenin alışveriş yapmamasıyla enflasyon sorununu da halledeceklerini zannediyorlar.
Oysa insanların tüketim yapmaması normal ve doğru bir yaklaşım değildir. Konuşulması gereken gereksiz harcamanın ve israfın önüne geçilmesi, hatta tüketilen ürünler içindeki yerlilik oranının arttırılmasıdır.
Fakat toptancı bir zihniyetle, harcamaları gıda, ulaşım ve kira üçgenine sıkışmış insanların gelirlerini ve tüketimlerini kısmaya kalkarak enflasyon düşürmekten söz ediyorsanız, orada hem ciddi bir fakru zaruret yaratırsınız, hem de tıkanmış bir iç piyasayla iflasları ve işsizliği tetikler, vergi gelirlerinizi de kayıt dışı besleyerek kaybedersiniz.
Peki bu nasıl tersine döndürülür? Elbette öncelikle bir ekonomi politikanız olması gerekiyor. Temenniler manzumesi ile bunu başaramazsınız. Başarmış gösterdikleriniz de hayal perdesi ürünü olduğu için daha ağır faturalarla önünüze gelir. Tıpkı bugün olduğu gibi.
İyi bir programınız varsa, bunu nasıl hayata geçirirsiniz? Nitelikli yetenek havuzunuzu doğru ve liyakata uygun kullanarak. Bunun da Türkiye’de işlemediğini biliyoruz. Bu nedenle de TÜİK verilerine göre 2023 yılında her yüksek öğretim mezunlarınızın yüzde 2’si yurtdışına göçer.
Çok mu önemli? Evet önemli zira ülkelerin kaderinizi milyonlarca insan değiştirmez. O ülkenin nüfusunun içindeki yüzde 1,5-2 oranında insanlar farklılığı yaratır. Gidenlerin ağırlık bir bölümünün moleküler biyoloji, genetik, yazılım, hekimlik gibi alanlarda olduğunu göz önüne aldığınızda da nitelikli yeteneğinizi kaybediyorsunuz demektir.
Peki geriye kim kalıyor? Genç nüfusumuz var değil mi? Youthall tarafından yapılan bir araştırma gençlerin yüzde 64,1’inin ailelerinden yardım alarak geçimlerini sağladıklarını ortaya koyuyor. Bahsedilen rakamlar da 5 bin TL ortalamayla gerçekleşiyor.
Şimdi tekrar dönüp soruyu ortaya koyalım. Emeklisinden çalışanına açlık sınırı ve altında yaşarken, insanlar işsiz olduğu halde işsiz sayılmaz bir de üzerine sosyal güvenlik primi adı altında sağlık primi ödemesi talep edilirken, iş insanları yurtdışında sıkışmış, iç piyasa tamamen çökmüşken kime mal satacaksınız?
Peki bu şartlar altında reklamını yaptığınız enflasyonun, inandırıcılığını koydum bir kenara, düşüyor olması, sağlıklı bir ekonomiyi mi anlatıyor, yoksa alarm zillerini mi çalıyor?
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR