Gündem sarhoşu Türkiye, sürekli yeni bir şeylerle oyalanıp, hiçbir konunun sonunu getiremiyor. Bir meseleyi tartışmaya başlıyoruz; popülaritesinden faydalanıyoruz; sonra da o konuyu hiç konuşmamış gibi bir başka mevzuya geçiyoruz.
Şu anda gündemde ne var? Andımız, Suudiler’in kendi kendilerine işledikleri bir cinayet, yeni havalimanının övülmesi, Melih Gökçek kavgası, belki biraz futbol, biraz da Arda Turan’ın çocuğunun olması.
Peki neleri unuttuk? Emeklilikte yaşa takılanlar muhalefet partileriyle Meclis’e kadar gelip, MHP’nin son dakika manevrasıyla gündem dışı kaldı. Dolar / TL 5,60 düzeylerinde geziyor; ama 3.50’lerden gelen tahribat ortada yok.
ABD ile dış güçler kavgası bitti; Almanya ile Nazi meselesine kadar uzanan düzeyde yaptığımız hakaret düellosu yerine şimdi işbirliği açıklamaları geliyor. Elbette ne kadar gerçekleşeceği şüpheli.
Suriye tartışması, İran’ın petrol ambargosu, Rusya ile yaşanan çekişme nerede? Sınır ötesinde yaptığımız terörle mücadelede ne aşamadayız? Konkordatoları ne yaptık? Doğalgaz ve elektrik zamlarınızdan haber var mı?
Yükselen enflasyon, faiz, daha da yükselecek olan işsizlikte rakamlar açıklandıkça tartıştığımız konular, sonra bir dahaki aya kadar verdiğimiz aralar ortada. Gerçekten çözüm için ne yaptığımız konusunda kimsenin bir fikri yok.
Sadece Bakan Albayrak arada çıkıp, nerenin çok önemli olduğunu söyleyip, kayboluyor. ABD’nin faiz artırımı, kaynak sıkıntımız, eriyen rezervlerimiz, AB’nin 2019’da faiz artışına hazırlanıyor olması konuşuluyor mu?
Halkbank ile ilgili dava ne oldu? Zarrab nerede? Ya Rahip ne oldu? Endüstri 4.0 ile ilgili gündemi oluşturduk; ama kısıtlı bir grup dışında tartışan görüyor musunuz? İhracatta düşen karlılık, ihracatçının maliyetlerinin, iç piyasaya üretim yapanlardan yüzde 30 fazla seviyede, yüzde 70 artması konuşuluyor mu?
28 milyon icra dosyası, 530 milyar TL’yi aşan tüketici borcunun ne yapılacağıyla ilgili bir tartışma görüyor musunuz? Dış borçlarımız malum. Herkes arada bunu hatırlıyor da, kimse iç borçların ne olacağını konuşmuyor.
Yarın ne konuşacağımız hakkında, inanın hiçbir fikrim yok. Sürekli yeni konular açılıyor, belli kanallarda 4 iktidar yanlısı 1 muhalif bir araya gelip, ortaya atılan konuyu tartışıyor; bir kaç gün sonra yeni bir konuda buluşmak üzere ayrılıyorlar.
Neticede gerçekten ciddi konuların hiçbirini konuşmadığımız gibi unutup, o konularda olumlu ya da olumsuz nasıl sonuçlar alındığını bile sorgulamıyoruz.
Acıktıkça keçi boynuzu kemiren insanlar gibiyiz. Oysa doymak için, gerçekten yemek gerekmez mi?
Nasreddin Hoca’nın dostları faydalarını anlatıp “Keçi boynuzu sever misiniz” diye sorarlar. Hoca da yanıt verir: “Ben bir dirhem bal için, bir çeki odunu kemiremem.”
Sizce, ülkedeki tartışmalara baktığımızda kaç çeki odun kemirmişizdir?
FACEBOOK YORUMLAR