Asgari ücretteki artışın ardından Ticaret Bakanı Mehmet Muş, piyasada etkin dört zincir marketin üst düzey yöneticisiyle bir araya geldi ve bu artışın etiket fiyatlarına yansımaması konusunda uyardı.
Öncelikle maliyetleri yok sayan ve ne olursa olsun fiyatın artmamasını isteyen, ama maliyetler konusunu görmezden gelen yaklaşımın kaldığı yerden devam ettiğini görüyoruz.
Fakat işin bundan daha dramatik bir boyutu var. Dört market üzerinde perakende piyasası ile ilgili uyarılarda bulunmak başka bir anlama daha gelir. Demek ki bu dört işletme ve elbette gelmeyen beşinci, Türkiye perakende piyasasında hareketleriyle belirleyici etki yapıyorlar.
O zaman dönüp, marketlerin devasa büyüklükteki Türkiye perakende piyasasını nasıl ele geçirdiklerini sorgulamak gerekmiyor mu? Bu aynı zamanda esnafı, küçük perakendeciyi, işletmeyi, işlevsiz ve rekabet edemez hale sokulduğunun da itirafı değil midir?
İş bununla da bitmiyor. Adeta tekel ya da daha doğru tabirle tröst anlamına gelecek bir yapılanmanın, sadece asgari ücret, etiket artışı gibi konularda mı akıllara gelmesi gerekiyor?
Sağlıklı, rekabet edebilir ve tekele varacak bir yapının, piyasanın genelinde belirleyici olması Rekabet Kanunu’na konu bir mesele değil midir?
Dünyada devasa bilişim şirketlerinin bile, belli pazar payına eriştikten sonra parçalanmasını öngören uygulamalar varken, koca bir perakende pazarının bir elin parmakları kadar firmanın elinde olması kimsede rahatsızlık yaratmıyor mu?
Ulusal zincirlerin çok haklı nedenlerle artan maliyetlerini fiyatlara yansıtmasından çekiniyorsunuz da, normal koşullarda bunların piyasayı domine etmesinden niye rahatsızlık duymuyorsunuz?
Ticaret Bakanı dört kuruluşun temsilcisini yanına almış, kibarca uyarıyor; bunu da kamuoyuyla paylaşarak enflasyonla nasıl mücadele edildiğinin fotoğrafını vermek istiyor ama, bu yapının perakende sektöründeki hakimiyetini neden sorgulamıyor?
Küçük esnafın yaşamasına olanak tanımayan, satın alma güçleriyle birlikte mahalle aralarına kadar girip, esnafın rekabet etmesini imkansız kılan, çoğunun batmasına neden olan bu yapı sadece perakende anlamında piyasa etkisi yapmıyor.
Böylesine hakim bir güç satın alma noktalarından, üretim sahalarındaki para kazanılamaz imalatlara kadar her şeyi belirleme gücünü sahip olmaz mı? Elbette bunların içlerinde sözleşmeli tarımla, çiftçiyle çalışmasının memnuniyet yaratanlar olduğunu biliyorum.
Ama genel itibarla piyasada, tarlada ve küçük esnaf nezdinde yarattıkları haksız rekabet de biliniyor. İş o kadar içinden çıkılmaz noktaya geldi ki, rafına mal almak için buradan alışveriş yapan esnaf bile var.
Şimdi durup verilen fotoğrafı düşünelim. Üretim süreçlerini rahatlatmak, piyasada adaleti sağlamak, maliyetlerin düşmesini temin etmek için giderlere göz atmak başta olmak üzere, bir çok konuda ticareti belirlemesi gereken yapı, hem isteğe bağlı fiyat talebiyle ortaya çıkıyor; hem bunu dört firma ile sağlayabileceğini hayal ediyor; hem de bundan rahatsızlık duymuyor öyle mi? Garip; çok garip.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR