Fatih Portakal’a, sosyal medya hesabında bankacılık sistemi üzerine yaptığı fikir paylaşımına yönelik hapis cezası istemiyle dava açıldı. Elbette adalet sistemi gereğini yapacaktır. Fakat öncelikle özel sosyal medya hesabından, ‘acaba’ ile kapsanmış bir fikrin, bankacılığın itibarını zedeleyeceği tezi çok gerçekçi değil.
Yani bunu basın yayın organları aracılığıyla yaptığınızda suç teşkil eder. Aksi takdirde fikir sayılır ve saçma bulunabilir, desteklenebilir ama karşılığı yoktur. Çok mu gerekliydi Fatih Portakal’ın bunu yapması? Bence değil, ama adı üzerinde şahsi sosyal medya hesabı ve hem kendi inisiyatifine, hem de onu takip edenlerin takdirine bağlıdır.
Hukukçu değilim ama tahminen dava suçlu bulunarak bitse bile, küçük bir para cezasıyla olay kapanır. Bunu habercilik yapma derdindeki birini, sadece farklı söylemde bulunuyor diye uygulamaya koymak sadece ve sadece göz korkutmaktır. Demirden korkan da zaten trene binmeyeceğine göre, zaman kaybı olacaktır.
Bankaların itibarına gelince... Bu meseleyi, ilk konudan bağımsız olarak değerlendirmek gerekir. Bizler ekonomi habercileri olarak bu konuda gerçekten dikkatli davranırız. Zira yasa bunu gerektirir. Zorlansa bile, orada da spekülasyon ile manipülasyon arasındaki farklar ortaya çıkar.
Mesela biz ekrana çıkıp, borsaya açık bir banka hakkında ‘o zaten batık’ diyemeyiz. Ama bu ülkede açılışına katıldıkları banka hakkında, 12 kanal canlı yayındayken bunu söyleyen Başbakan bile gördük. O bankayı günahım kadar sevmedim. Zaten ne oldukları da ortaya çıktı. Lakin konu bu değil. Bankacılık sistemini riske atan bir hareketti ve suçtu.
Nedense herhangi bir harekete geçilmedi. Bankaların itibarına gelince... Mesela bankacılık mantığını, matematiği, bilançoyu ve hissedarlarına karşı sorumluluğunu yok sayarak, özel bankalardan güçlerini aşan bir biçimde talepte bulunamazsınız.
Kamu bankasıysa, bu bir ekonomi politikası olabilir; sübvansiyon sistemini devreye sokarak uygulamalar yapabilirsiniz; gerekiyorsa yapmalısınızdır da... Ama onu alacağım, bunu satacağım diye bağırdığınızda da zaten bankacılığın itibarını zedelemiş oluyorsunuz.
Bankaların politikalarını eleştirebilirsiniz; ama sistemi değiştirmeden onlara bankacılık yaptırmaya kalkamazsınız. Merkez Bankası Başkanı’nı ‘dediğini yapmıyor’ diye değiştirmek mümkün mü? Mümkün olduğunu gördük. Siyasi bir tercihtir; ama bu da bankacılığın itibarını zedeler.
Biz nasıl bir dizi iş yaptığımızı anlatıp, vatandaş nezdinde yaşanmadığını ya da kabul görmediğini düşünmez ve ısrarla suçu başkasına atan girişimlerde bulunurken itibar gösterilmesini bekleyemezsek, canımızın istediği gibi ekonomiyi de yönetemeyiz. Ekonomi bir tercihler sistemidir ve siz makro tercihlerinizi değiştirmeden, kurban avına çıkamazsınız.
Velhasıl kelam itibar önemlidir ve korunması gerekir. Fikir ile haberi bilmeden, insanlara habercilik öğretmek de, mesleğin itibarını zedelemektir.
Mesela tüm medyayı ele geçirebilir; herkesin istediğiniz gibi konuşmasını sağlayabilirsiniz. Ama orada da rahmetli Nezih Demirkent’in ruhu dikilir karşınıza ve şöyle der: Para kazanabilirsiniz ama itibar satın alamazsınız.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR