Türkiye’deki işsizliğe baktığınızda o cephede değişen bir şey yok. Bir tarafta reel sektörün maliyetten jeopolitik risklere, finansmandan dönüşüm ihtiyacına kadar açmazları, öte tarafta TÜİK’in yok sayan tavrı ikili bir kıskaç halinde işsizi vurmaya devam ediyor.
Son açıklama işsizliğin sadece yüzde 11,4 düzeyinde olduğunu kamuoyuyla paylaştı. Biliyorum ve biliyoruz ki artık kimse bu rakamlara inanmıyor. Ama bunlar doğru olsa dahi, geniş tanımlı işsizliği dikkate almamız gerektiğinin farkındayız. O da yüzde 22,9 olarak açıklandı.
Gerçek işsizlik oranlarını ve yok sayılan milyonları sık sık zaten dile getiriyoruz. Ama son yaşanan gelişmeleri ve açıklamanın Ocak ayı olduğunu dikkate alırsak, resmi açıklamanın üzerinden bile okunması gereken bir metin olduğunu görüyorsunuz.
Öncelikle 2022 yılı asgari ücret belirlendikten ve rakam ikinci ayın sonunda açlık sınırının 300 TL altında kaldıktan sonra, reel sektörün hiç bir şekilde desteklenmediğini dikkate almak gerekiyor.
Yetmedi, yılbaşından bu yana artan maliyetleri, yaşananları göz önüne aldığınızda durum çok daha önemli sinyalleri beraberinde getiriyor. Çünkü yılın üçüncü ayının ortasına geldiğimizde bir önceki yılla mukayese olmayacak sorunlarla boğuşan bir reel sektör gerçeği önümüzde var.
Enflasyon oranlarını dikkate aldığınızda da büyük bir sermaye erimesinin yaşandığı açık. Geçen yıl başında yüzde 27’lerde bulunan üretici enflasyonu yüzde 105 sınırı aşmış durumda ve her geçen ay tüketici enflasyonu ile arasındaki makas da açılıyor. Fiyatların anormal derece arttığını dikkate alırsanız, üreticinin yansıttığından çok daha yüksek enflasyon yediğini ve önümüzdeki süreçte bu sermaye erimesinin bir takım önlemleri de beraberinde getireceğini söylemek kehanet olmaz.
Yani işsizliğin hem düşen iş hacmi, hem sermaye erimesi, hem de yansıtılamayan ama sürekli yükselen maliyetler nedeniyle daha çok yukarı yönlü hareket edeceği ve açmazların büyüyeceği bir sürecin kapısındayız.
İş ne yazık ki bununla bitmiyor. Aynı zamanda işin vatandaş, yani işsiz cephesine baktığınızda da geçim sıkıntısının büyüdüğünü görüyoruz. İşsiz bir insanın enflasyonu yüzde 100’dür der Prof. Dr. Osman Altuğ. Çünkü her fiyat artışından sıfır geliriyle net etkilenir.
Fakat bence bu durum artık biraz tartışmalı. Zira hayat pahalılığı ve yıpranma, işsizin enflasyonunu çok daha yukarı ve acımasız noktalara tırmandırıyor. Temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak noktaya gelen insanların ise şimdi, düne oranla daha çaresiz olduğu görülüyor.
Üstelik tüm bunları, yaşananları yok sayan ve her şeyin yolunda olduğunu anlatan bir ekonomi yönetiminin gölgesinde iliklerine kadar hissediyor. Artık yeni dönemin tanımı şarkıdaki gibi: Zor dostum zor.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR