Marketler arka arkaya indirim ya da ürün fiyatlarında sabitleme açıklamalarıyla gündeme geliyorlar. Bu hamlenin de dörtlü toplantının ardından gelmiş olması anlamlı.
Çok belli ki, talep edilmiş ve belki de çağrıda (!) bulunulmuş olmalı ki, arka arkaya hamleler geldi. Bunun bir kurgu olduğu şuradan belli ki, hemen ardından Bakan Nebati de teşekkürlerini sundu, diğer müteşebbislerden de aynı tavrı sergilemelerini istedi.
Buraya kadar temaşa güzel. Ama tiyatroyu bir kenara bırakırsak, gerçekleri öğrenmek için bazı sorular sorulmasında fayda olduğunu düşünüyorum. Şapkadan tavşan çıkar gibi çıkmamış bu indirimler yapılıp, konu kapatılamaz.
Bakan indirim ister mi? İster... Çünkü siyasetçiliğini bir kenara bırakırsak, reel sektör mensubiyeti ticaret üzerine kurgulu. Akaryakıt işiyle uğraştığı biliniyor; sonrasında da tekstil söz konusu.
Tekstil dediysem üretici değil, mağazacı. Fason üretim yaptıran bir yapıya sahipler. Verdiği röportajlardaki beyanlarından bu anlaşılıyor. Bu ayıp bir şey mi; elbette değil. Ama üretici ya da sanayici olmak, bakış açısı olarak başka bir boyut.
Nur içinde yatsın PÜKAD Kurucu Başkanı Muzaffer Tamer, yıllar önce bir sohbetimizde bana şöyle bir tarifte bulunmuştu. “Sanayici olmak, meyve bahçeciliğine benzer. Ekersin; bakarsın, sabredersin, ağaçlar büyür, olgunlaşır, ne zaman sonra ilk ürününü alırsın. Bu sabrı göstermek istemeyen mevsimlik üretimlere yönelir. İşte sanayicilik de böyledir.”
90’lı yıllarda bir sohbetimizde yaptığı bu tanımı hiç unutmadım. Daha sonrasında röportaj yapma ve uzun uzun sohbet etme fırsatı bulduğum Hakkı Matraş’tan Asım Kocabıyık’a kadar bir çok isimde bu tarifin hayat bulmuş halini gördüm.
Bakan Nebati öyle biri değil, tacir. Bu açıdan da üretme sevdasıyla yanan insanların ne yaşadığını anlamak istemiyor. Tacir bazen elindeki malı tüketmek ya da rekabet etmek için zararına mal verir. Ama sanayici bunu yapamaz.
Hoş tacirin durumunu anlıyor mu; o da tartışır. Ama insanlardan zararına mal satması ile ilgili bir beklentiye girip, çağrıda bulunamazsınız. Yatırım ve ticaret ortamını reel sektöre uygun hale getirirsiniz; sonrasında her şey kendiliğinden dengelenir zaten.
Konuyla ilgili akıl karışıklığı olmadığı düşünülebilir. Lakin enerji hariç cari fazladan bahsederken şu ifade her şeyi anlatıyor: “Cari açığı giderek artan üretim, ihracat ve turizm gelirleriyle aşacağız.”
Cari açık meselesini böyle halledemeyiz. Mümkün olduğunca iç tedarike dayalı, verimli üretim, ihtiyaç fazlasının üretilip satılmasıyla elde edilecek katma değerli ihracat ve otellerden değil kültürden kaynaklı bir turizmle cari açık tersine döner.
Bir şeyin hacmi, sayısı ya da rakamı ile sorunlar aşılsaydı ya da zenginlik olsaydı; ortalık bugünkü gibi çok parası olup zengin olamayan, iş yeri olup iş insanı olamayandan geçilmez noktaya gelmezdi.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR