Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

İmamoğlu neden yurtdışına gitti?

24 Kasım 2019 - 23:12

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, basın mensuplarıyla bir araya gelerek, son dönemde arka arkaya yurtdışına yaptığı ziyaretler hakkında bilgi verdi. Hatırlayacaksınız bu konuda eleştiriler oluşmuş, İmamoğlu’nun böylesi kritik bir süreçte şehrin başında olması gereğine ilişkin yorumlar yapılmıştı.

 

Bu nedenle nasıl bir tablo ortaya çıkacağını merak ederek gittim. Şunu bir basın mensubu ve kişisel tespitim olarak paylaşmalıyım ki, hiçbir sorudan rahatsız olmaması ve açıkça cevap vermeye çalışması uzun zamandır unuttuğumuz bir tavırdı.

 

Ziyaretlerin içeriğine gelirsek... Bu alanda iklim, küresel ısınma ve karbon salınımı gibi toplantılarda bulunması, yerel yönetim gündemine bunların girmesi önemli. Türkiye’de son dönemde bu alanda yükselen eğilimin lafta kalmamasını temenni ederim. C40’ta yapılan toplantıda bu amaçta yürüme konusunda İstanbul’un 2020 taahhütnamesini imzalaması yine önemli bir başlık.

 

Çünkü bunun çevreci etkileri olduğu kadar, Türkiye’ye olan bakış açısından ihracat pazarlarında alınan siparişlerine kadar her alana etki edeceğini en azından bu konuyu takip edenler bilir. Artık uluslararası finansın kredi şartları arasına bile girmiş bir maddeden bahsediyorum.

 

İkinci olarak belki bir başka yazıda detaylandıracağım İstanbul’u sadece yerli değil, yabancı yeteneklerin de cazibe merkezi yapma hedefini beğendim. Hatta bunun içine teknoloji, bilişim ve yeni ekonomiyi katmış olması da konuyu izlemeye değer kılıyor.

 

Ama asıl haber, gidişinin gerçek nedeninde saklı. İmamoğlu, yatırım ve finans imkanlarını aramak için 5 gezi yaptığından bahsetti. İlk planda gayet kulağa normal gelen bu hedef, işin detaylarına indiğinizde ülkede yaşananları da dramatik bir biçimde ortaya koyuyordu.

 

Ankara’nın İBB’ye mesafeli durduğundan bahsetti. ‘Ankara’nın finans ihtiyacımızı karşılamayacağını görmüştük’ dedi ve Londra, Paris gibi noktalarda uzun vadeli partnerliklere, Almanya’da da son çıkan krediyle sıcak likide ulaşmayı başardıklarını görüyoruz.

 

Peki İstanbul’un bir yetkilisi neden yurtdışına gidip para arar? Hem de bundan 10 sene önceki finansman koşulları ile mukayese edilemeyecek sıkıntıdaki ve maliyetteki bir ortamda? İmamoğlu, kamu bankalarının kendilerine tamamen kapılarını kapattığından yakındı.

 

Rutin kredilendirme işlemlerinin bile yapılmadığını belirterek şu net ifadeyi kullandı : “Kamu bankalarının kapısı bize kapatılmış durumda. Aynı sorunun yönetimleri değişen tüm büyükşehir belediyelerinde yaşandığını görüyoruz. Üstelik cari işlemlerimizde bu bankalarla çalışıyoruz. Bu tutumu gösteren yöneticilere 5 aydır sabrediyorum, şimdi kınıyorum.”

 

Belli ki yaşananlar, anlatılanların ötesinde can sıkıcı. Zaten yurtdışında finansman arayışına geçmelerinin başlıca nedeninin de bu olduğunu söylüyor İmamoğlu. 20 milyar TL’nin üzerinde bir kaynak ihtiyacından bahsederken, bunun 11 milyar TL’sinin metro ve benzeri ulaşım projelerine yönelik olduğundan söz etti.

 

Elbette ekonomik kriz nedeniyle Hazine’den alınan payın düşmesinin, iştiraklerin gelirlerinin azalmasının da etkisi var. Ama gözüken o ki, kamu bankaları üzerinden çok da ahlaki olmayan bir yöntem kullanılıyor.

 

Şu yanlış anlamaya mahal vermek istemem. Bunlarla ilgili oturup ağlayan bir isim değil. Sadece durumu paylaşıp, çözmek için yurtdışından kaynak ve yatırımcı arayışı konusunda atak yaptığını söylüyor. Hatırlar mısınız? Benzer bir durumu ilk yıllarda Eskişehir örneğinde de görmüştük. Bana öyle geliyor ki, İmamoğlu da bu alanda Büyükerşen modelini izliyor.

 

Şu an bu arayışını Avrupa ülkelerinde başlattığını, yakın zamanda aynı hedef doğrultusunda Uzakdoğu’ya da seyahatler yapacağını belirtti. Kendisine, yine kendi ifadesiyle son 2 yıldır dış finansman bulamayan belediye için nasıl bir maliyet ve teminatla para çekebildiğini sordum. Eko sistem yaratmaktan ve şeffaf, hesap verebilir olmaktan söz etti.

 

Yatırımcının bu konuda ikna olmasının yatırımı da yapılabilir hale getirdiğine değindi. Maliyet ve benzeri detaylar için anlaşılan o ki, 23 Aralık’taki toplantıyı beklememiz gerekecek. Zaten o toplantının çok ilginç olacağı bugünden belli.

 

Ama sözün özü şu: Bu rezaleti durdurun. Kaynaklarımız kıt olabilir. Fakat bunları dağıtırken, siyasi tabela ayrımı yapmaya kalkarsanız adama sorarlar: Sen kimin parasını, kime, hangi kriterlerle veriyorsun?

 

Kamu bankalarının bu tutumunun kabul edilemez olduğunu belirtmem gerekir. Bu konuda ilgili bankaların yetkililerinin açıklama yapması gerekiyor. İBB, kanunun izin verdiği başlıklarda parasını özel bankalara yönlendirmeyi amaçlıyor. En azından ben bu konuda ciddi bir niyet gördüm. Çünkü kamu bankalarından bulunamayan finansmanın bir kısmı, özel bankalardan bulunmuş gözüküyor.

 

Peki kamu bankalarının kaynakları kısmasının bedeli ne olmuş? İmamoğlu’nun o yanıtı da bambaşka bir haberdi. Şöyle dedi: “İstanbul’da CHP’li belediyelerde durmuş yatırım yok. Çünkü oraya yatırım yapılmamış. Yani yatırım yok. Ama AKP yönetimindeki belediyelerde sıkıntı büyük. Son 2-3 yılda finansmanı düşünülmeden hayata geçirilmiş hamleler nedeniyle durmuş şantiyeler var.” Şimdi bu meseleyi çözmeye çalışıyorlar.

 

Ne güzel memleket değil mi? Mühür sendeyken finansman hesabı yapmadan siyaseten temel atacaksın, yönetim senden gidince kamu bankalarıyla o belediyeyi boğmaya kalkacaksın. Yaşanan tamamen bundan ibaret.

 

İşin en başına dönersek, son dönemin en çok konuşulan sorusunun yanıtını ben bugün buldum. İmamoğlu neden yurtdışına gitti? Para yok arkadaşlar, para bulmaya gitmiş. Şimdi sıra bu konuda hesap vermesi gerekenlerde. Yanıtları bekliyoruz.

 

[email protected]

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum