Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Iğdır cazip mi?

21 Mayıs 2017 - 21:59

Türkiye’nin 23 ilini kapsayan cazibe merkezleri programı, reel sektörün son dönemde en çok gündemini meşgul eden konularından biri.

Kısa süre önce ayakkabı ana ve yan sanayicileri Şanlıurfa’ya bir gezi düzenleyerek, bu bölgede yatırım olanaklarını incelediler.

 

Maliyetler ve rekabet konusunda köşeye sıkışan üretici, son dönemde arasında en çok bunu konuşuyor. Yalnız şunun altını çizmek gerekir ki, birçok noktada ‘ayakta kalabilir miyiz’ kaygısıyla bu sohbetlerin yapıldığını hatırlatmam gerekir.

 

Esasen bu başlık altında en dişe dokunur ve ayağı yere basan çalışmayı Moda ve Hazır Giyim Federasyonu başlattı. 23 ili kapsayan 5 organizasyonun startını da Iğdır’dan verdi.

 

Bu kapsamda gerçekleşen zirve nedeniyle ben de geçen hafta sonu 3 günlük bir program çerçevesinde Iğdır’daydım. Federasyon, bu ilde hazır giyim konusunda üretim fırsatlarını masaya yatırmayı amaçladı.

 

Esasen pamuk memleketi Iğdır, bu özelliğiyle hazır giyim açısından çok önemli bir altyapıyı da bünyesinde taşıyor. Her ne kadar geçen sene 26 yıl aradan sonra 100 dönümlük arazide deneme amaçlı pamuk yetiştirilmesi müjde olarak duyurulsa da…

 

Iğdır Hazır Giyim Çalıştayı’nda en çok göze çarpan, İstanbul’dan gelen yatırımcılar kadar, ilin valisinin, belediye başkanının, sanayi ticaret odası başkanının ve kalkınma ajansı yetkililerinin bu çalıştayda hazır bulunmasıydı. Bu haliyle şehrin bir kalkınma hedefi taşıdığı ve hazır giyimi de çıkış olarak görmek isteği göze çarpıyor.

 

Nitekim açılışta Iğdır Valisi Ahmet Turgay Alpman, Basel’den sonra üç ülkeye sınırı olan il olma özelliğiyle, şehrin üretim ve ihracat açısından bir çıkış noktası olabileceğini söyledi. Iğdır Belediye Başkanı Murat Yikit ise pamuk ve bağlantılı sektörlerin çıkış için önemli olduğunu vurgulayıp ‘kurumsal işbirliği tereddütleri ortadan kaldıracak bir taahhüttür’ dedi.

 

Iğdır Milletvekili Nurettin Aras ise 2016 senesinde 2,5 milyar dolarlık pamuk ithal edilen ülkemizde, Iğdır’da 1,2 milyon dönüm pamuk ekilecek toprak olduğunu hatırlattı. Nitekim Iğdır Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Kemal Arslan’ın da mesajı tarıma dayalı sanayi başlığı altında oldu.

 

İşin ihtiyacını ise Moda ve Hazır Giyim Federasyonu Başkanı Hüseyin Öztürk şu sözlerle özetledi: “Büyükşehirlerde sıkışan tekstil hazır giyim sektörünü tasnif ederek bu merkezlere getirmeliyiz. Az maliyetle, çok istihdam yaratacak, göçten kalkınmaya kadar bir dizi avantaj sunacak en önemli sektörüz. Bu nedende tüm cazibe merkezlerinde yerel kanaat önderleri meseleye farklı yaklaşmalı. Birbirine rakip olmayan 23 ili, mesleki eğitimden, ihtisaslaşan başlıklarda üretime geçirerek, birbirini destekleyen bir yapı yaratmalıyız.”

 

Öztürk’ün şu sözleri ise işi özetliyordu: “Ranta dayalı ekonomiye inat üretimde ısrarlıyız. Bu nedenle mücadelede hata şansımız yok. Standart ürünlerde uzman iller yaratmalı, gri yakalıların da entegrasyonunu sağlamalıyız.”

 

Daha sonra gerçekleşen panellerde hem Iğdır’a gelme arzusundaki tarafların beklentileri, hem de Iğdır’ın sundukları tartışıldı. Bu haliyle her açıdan iyi niyetle oluşturulmuş ve Türkiye’nin eksik yanı olan bir araya gelme ve konuşarak anlaşma ihtiyacını karşılamış bir organizasyon. Çünkü gelen de boşuna gelmemeli. Heba olan yerli sermaye…

 

Gelelim gerçeklere…

Organizasyon iyi niyetle bir mücadelenin göstergesi. Ama ‘Iğdır cazip mi’ aslında bunu gözlemlerim ışığında ortaya koymak ve çözüm önerilerimi paylaşmak isterim.

 

Öncelikle Türkiye’nin bir ucunda Iğdır gibi bir şehri görmekten çok mutluluk duydum. Gelişmeye açık, yaratıcı insanların varlığını gördüm. Mesela Nişantaşı benzeri bir cadde oluşturulmuş. Buradaki kafeteryalar, mağazalar, insanların akşamları eşlerini, çocuklarını alarak vakit geçirmesi çok etkileyici. Gece yarısı dahi güvenle dolaşılan yapısıyla beni şaşırttığını söylemeliyim.

 

Zira bunlar modernitenin göstergeleri. Demek ki beyni açık insanlardan oluşan bir yapıyla karşı karşıyayız. İşte bu bir cazibe… Fakat doğruyu söylemek gerekirse organize sanayi bölgesi, panelde dinlediklerimin aksine beni hayal kırıklığına uğrattı.

 

Çok geniş bir alana yayılmış 7 – 8 fabrikanın olduğu bir saha. Daha garip olanı her fırsatta pamuğa atıfta bulunan, tekstil ile ilerlemek istediğini söyleyen bir şehre inat, bölgede inşaat ağırlıklı ve tekstil hariç firmaların bulunmuş olması dramatikti.  

 

Bu da, bir çelişki. Yani niyet ile gerçekleşme uyuşmuyor. Fakat alan bakir. Yeniden yapılanmada sıfır noktası kabul edilip başlanabilir. Ama ortadaki yapının bir organize sanayi bölgesi olmaktan çok uzak olduğunu belirtmeliyim.

 

Sadece burada turşu üretimi yapan bir fabrika beni etkiledi. 6 kardeşin en büyüğü anne turşularıyla Münih’te küçük bir mağaza açıyor. Yayılarak bugün ihracat yapan bir firma yaratıyor. İşin OSB’deki üretim merkezinin başındaki iki kız kardeşin cevval yapısı ve azimli tavırları ise görülmeye değerdi.

 

Tekrar zirveyle bağlantılı tekstil sektörüne dönersek, ilde iki adet tekstil fabrikası bulunuyor. Bunlardan birini gezme fırsatı buldum. OSB’nin dışındaki bu fabrikada ihracat odaklı bir yapı kadar, tanınmış markalara üretim yapan özellik de önemliydi.

 

Yalnız burada dikkatimi çeken, çalışanlar içinde 10 – 15 günde vasat iş görebilir seviyeye getirilme garantisiydi. Yani insanlar kısa sürede iş sahibi yapılabilir. Fakat tesadüf müdür bilmem, rastgele konuştuğum bir çalışanın İranlı çıkması da ‘Iğdırlı dururken’ çelişkisini insanın aklına getiriyor. İşin bu boyutunu gençlerle yaptığım sohbetin detaylarında aktaracağım.

 

Peki ya diğer tekstilci. İşte o cazibe merkezinin gerçeğini gösteriyordu. İstanbul’dan kalkıp memleketine üretimi taşımış, validen bakana kadar herkesten destek görmüş, ama taahhütlerin hiçbiri gerçekleşmediği için ‘çeki yazılır’ duruma gelmiş bir fotoğraf çıktı karşıma.

 

Daha garibi süreç içinde defaten yetkililere durumu aktardığında ‘çıkacak sen devam et’ tavsiyesine uyup, iflas eder noktaya gelmiş vaziyette. Yanında tam 125 işçi çalıştırıyor. Buyrun size cazibe merkezi projesinin sahada hayat bulmuş hali.

 

Bu çok tehlikeli bir durum. Sanayicinin şevki bir kere kırılırsa, riski göze alıp, Anadolu’ya gelenler de batarsa, sıkıntı büyür. Yetkililerin bir an önce konuya el koyması, daha önemlisi, mangalda kül bırakmadan havada gerçekleşmeyecek vaat uçuşturmaması lazım. Çünkü daha kamudan ödeme alabilen yok. Daha önce de yazdığım gibi fabrika binaları da tek başına üretim yapmaz.

 

Gençlere özel çalıştay yapılmalı

Seyahat kapsamında bir günü özel gençlere ayırdım. Şehirde çok büyük bir fakirlik yok; ama çalışma arzusu sorunu var. İş ihtiyacı da büyük; fakat garsonluk, otel personeli olmak gibi meslekler tercih edilmiyor.

 

Gençlerin asgari ücretle Iğdır’da çalışmak yerine, İstanbul’a göç etmeleri de büyük bir problem. Konuştuğum birçok genç, fabrikalar gelirse durumun değişebileceğini ifade etti. Sohbet ettiklerimden sadece biri Ali Asker isimli bir kardeşim, kendisinin de önce bu tuzağa düştüğünü ve 4 yıl İstanbul’da çalıştığını söyledi. İfadesi şu:

 

“Orada ne aldığınız yetiyor; ne de insan gibi yaşayabiliyorsunuz. Perişanlık… Döndükten sonra kendimi toparladım. Aşçı yardımcısı olarak çalışıyorum. Mesleğim elimde. Belli günlerde sinemaya, tiyatroya gidebiliyorum, gezebiliyorum. Yakında da nişanlanacağım. Bu durum gençlere mutlaka anlatılmalı.”

 

Bundan yola çıkarak önerim şu: Cazibe merkezi özelliğiyle belki Iğdır da, ama muhtemelen her ilde aynı sorun var olacağından, mutlaka yatırımcıların, gençlerin ve örnek vakaların da aktarıldığı bir çalıştay yapılmalı. Gençlere bu konuda bilinçlenme sağlanırken, iş yeri sahiplerinin de ‘paranı veriyorum, ne istersem onu yapacaksın’ cinsinden alışkanlık haline gelen angaryalarının önüne geçilmeli. Yani makineciye çay yaptırmayacaksın.

 

İran’a yaptırım Iğdır’ı mağdur etmiş

Diyeceksiniz ki nereden çıktı bu yaptırım?  Iğdır’ın iç piyasasını uzun süredir Iğdırlı değil, İranlılar ayakta tutuyor. Buraya çay getiren İranlılar, dönüşte de mobilyadan gıdaya alım yapıp gidiyorlarmış.

 

Fakat Türkiye’nin çay ile ilgili sınırlama getirmesi karşısındaki hamle, İran’dan da kısıtlama olarak gelince zorluk büyümüş. Bu da ilin ticaretine önemli bir darbe vuruyor.

 

Aslında Iğdır’la ilgili yazılabilecek çok şey var. Ama özetle şunu söyleyeyim: Son derece güzel, güvenli ve insanları modern bakış açısına sahip bir il. Ağrı Dağı ile ilgili önemli bir turizm potansiyeli, sahip olduğu ürünlerle ilgili tarım potansiyeli var. Türkiye’ye de, illerine de büyük değerler katabilirler. Hazır giyime gelince, önce pamuk meselesini çözerek işe başlamalılar.

 

Fakat cazibe merkezi kapsamında mercek tutarsak, lafı bol, icraatı henüz yok bir yapıyla karşı karşıyayız. Bunun olumsuz tarafları kadar, iyi niyetli yaklaşılırsa olumlu yanları da var. Yani tercih noktasındayız.

 

Doğru yapılanmayla önemli sonuçlar da alabiliriz, üretimi dışlayan son yılların anlayışıyla büyük hayalkırıklığına da neden olabiliriz. Bu kez ise tercih deyip işin içinden çıkamayız. Çünkü gözüken, son kurşunu atıyoruz.

 

[email protected]

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum