Ne güzel parçadır değil mi? Elbette ‘bin can fedadır bir tek dostuma’ da iş orada bitmiyor. Neler yaşamadık ki geçtiğimiz 11 sene boyunca…
Mağduriyet, ekonomik palavra, ticaret ve ilerlemiş demokrasi ile çevrelenmiş hayatımızda…
‘Aşırı borçlanma yapılıyor. Sıcak para ile bu işlerin sonu iyi değil. İnsanları bu kadar borçlandırmayın; peynir ekmek gibi kredi kartı dağıtmayın.’ Cümle bitmeden birileri bağırmaya başladı:
‘Zındık, kalbini temiz tut. TOKİ’ye bile paraları Allah gönderdi. Kıskanma; ne yapıldı bu memlekette daha önce?’ Ne yapıldı ayrıca tartışılır ama TOKİ kaynağını böyle açıklayan bakan oldu.
‘Anormal yolsuzluk iddiaları var. Türkiye’nin şeffaflaşması, dokunulmazlıkların kaldırılması ve herkesin hesap verebilir bir hale gelmesi lazım.’ Cümle bitmeden birileri bağırmaya başladı: ‘Sen nasıl böyle bir şey söylersin? Bunu kanıtlamayan müfteridir.
‘Kaldıralım dokunulmazlıkları, soruşturulsun’ demeye kalmadan; ‘Hükümeti devirmeye çalışıyorlar’ diye çığlıklar yükseldi; elbette kömürlerin sıcaklığında…
‘Bu cari açıkla duvara toslayacağız. Borç alan, emir alır.’ Cümle bitmeden birileri bağırmaya başladı: ‘Dünya bize güveniyor. Finanse edildiği sürece cari açığın önemi yok. Büyümenin motoru o açık; ya cahilsin ya kötü niyetli.’
‘Dünya Libya’da, Suriye’de, Mısır’da Ali Cengiz oyunlarına girdi. Uzak duralım bu işlerden.’ Cümle bitmeden birileri bağırmaya başladı: ‘Vizyonsuz! Osmanlı yeniden kurulacak. Türkiye emperyal bir devlet olacak. Çok güçlü olacağız. Anlamıyorsunuz.’
‘Özelleştirme yapıyorsunuz; sonra alan bu tesisleri kapatıp, arazilerine bina dikiyor. Gelen parayı da yola, borç ödemesine yatırıyorsunuz. Yapmayın bu işletmeleri bir daha kuramayız.’ Cümle bitmeden birileri bağırmaya başladı: ‘Devlet ekonomide olur mu? Babalar gibi satacağız hepsini.’
‘Hukuku katlediyorsunuz. İnsanlara bunu yapamazsınız. İftiralarla, sahte delillerle, eski suçluları sözde gizli tanık yaparak, sahtecilikle suç işliyorsunuz.’ Cümle bitmeden birileri bağırmaya başladı: ‘Bu ülkede vesayet mi istiyorsunuz? Darbeci misiniz? Yetmez ama evet!’
Bundan sonra vesaire, vesaire, vesaire… Film böyle uzayıp gitti. Sonra bir gün kavga başladı. Yolsuzluklar ortaya döküldü. Evlerden kasalar, para sayma makineleri, milyon dolarlık ayakkabı kutuları çıktı. Gemiler gemicik oldu. İfadeye beklenen resmi araçta misafir.
Türkiye’nin sıfır sorunla çıktığı yolda, herkesle sorun noktasına gelindi. Suriye’ye giden tır yakalandı. Türkiye teröre destek veren ülke konuma düşme aşamasında ambargo tehdidi sınırına geldi.
Temizlik harekâtına girildi; emniyetten yargıya her yerde görevden almalar, atamalar başgösterdi. Birileri hukuktan bahsetmeye başladı. ‘Rüşvet ve yolsuzluk meselesinin peşini bırakmayın’ diyecek olduk.
Cümle bitmeden yine birileri bağırmaya başladı: ‘Devlet içinde devlet oluşmuş. Haksızlık, hukuksuzluk yapıyorlar. Ekonomiden para kaçışı başladı. Projelere kaynak bulunamıyor. Doları tutamıyoruz. Operasyon var; darbe yapılıyor. Milli değerlere sahip çıkalım.’
‘Bunlar dün de aynıydı. Süpriz değil. Sadece başınıza geldi. Siz de yaşananların ortağısınız’ diyecek oluyorsunuz, havalimanında toplanıp hep bir ağızdan sesinizi bastırıp bağırmaya başlıyorlar: ‘Beraber yürüdük biz bu yollarda…’
‘Beraber hesap verin o zaman’ diyecek oluyorsunuz; bu sefer de dinden imandan bahsediyorlar. Ne diyeyim? Nasıl başlamıştık öyle bitirelim: Bir başkadır benim memleketim…
FACEBOOK YORUMLAR