Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Hastalığa diyet muamelesi

05 Mart 2025 - 21:38

Ülkede göstergeler üzerinden yürütülen ekonomide hisseli harikalar kumpanyası son hızıyla devam ediyor. İşsizliği, enflasyonu düşürüyorlar, dış ticaretteki açıkları enerji ve altın hariç diye okumaya çalışıyorlar, işlerin yoluna girdiğinden bahsediyorlar.

Fakat işin gerçek hayatla sağlamasını yaptığınızda son derece yüksek sesle alarm zillerinin çaldığını görüyorsunuz. Bu dönemde veriler anlamlı bir şekilde ortaya konulup, üstüne de gerçekçi değerlendirmeler yapılmadığı için de, sorunun boyutu büyütülüyor.

Bu kapsamda kritik noktayı verilerin oluşturduğunu her fırsatta dile getiriyorum. Çünkü ölçemediğiniz şeyi yönetemeyeceğiniz ilkesini dile getirenler yanlış ölçtüğünüz şeyi berbat etme ihtimalinden nedense söz etmiyorlar.

Bu kapsamda TÜİK’in yargılandığını, veriler yanlış açıklandığı için emeklilerin maaşlarında zarar oluştuğunu gerekçe göstererek açılan davada karar 15 gün içinde açıklanacak. Yüzleşmeye karar verirsek, çok ilginç gelişmelerin olacağını şimdiden söylemek mümkün. Elbette sorunu yok saymak da diğer seçenek.

Ülkede genellikle yok saymak tercih ediliyor. Yani bir kanser hastasının, aşırı kilo vermesini diyete bağlayabilir misiniz? Peki bunun gerçekçi olmamasından daha kötü ne olur? Baştan sorunu kabul edip, tedavi sürecine geçme ve bu hastalıktan kurtulma olanağı varken, kendini kandırarak telafisi zor noktalara varmak.

Türkiye ekonomisi için de durum aynı. Vatandaştan firmalara kadar herkes çok büyük bir erime yaşıyor, ama ülkenin ekonomi yönetimi algı üzerinden insanlara diyette muamelesi yapıyor.

Ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek her fırsatta bahaneler üreterek, kimsenin gerçek hayatta yaşamadığı gerçekleri anlatıp, büyük bir hayal diyarı yansıtıyor, ama hayaller Paris, gerçekler Sultanbeyli.

En basitinden sağlamasını yapalım. Vatandaşın aldığı pul değerindeki emekli maaşlarına ya da asgari ücrete, Cumhuriyet tarihinin rekor gelirleri olarak değerlendirme yapanlar bir kenarda, borç batağı öte tarafta.

Kredi ve kredi kartı borçları 4 trilyon TL’yi aşmışken, takipteki borçlar ve TOKİ borçlarıyla borcu 4 trilyon 259 milyar TL’ye vurmuş bir rakam tüm çıplaklığıyla ortada duruyor. İcra dosya sayısı 22,6 milyonu aşmışken, ülkede 14 milyon kişi de sosyal yardım alarak hayatta kalmaya çalışıyor.

Ülkede emekliler 18 bin TL, ücretliler de maksimum 30 bin TL civarında gelire sahipken, İPA Araştırması İstanbul’da yaşamanın minimum maliyetinin 85 bin TL olduğunu açıklıyor. Üstelik ülkede yoksulluk sınırı da 75 bin TL’ye vurmuşken.

Küçük ve orta boy işletmelere baksanız, 4 trilyon TL’yi aşkın borç da orada var ve maliyetlerinin düştüğü iddia edilip, yüzde 25 ÜFE açıklanırken, üç haneli maliyetlerle ayakta durmaya, finansman sorunu yaşamaya ve borç ötelemeye devam eden bir resim veriyorlar.

Ülkede 3,6 milyon hane aşırı yoksulluk içerisinde. Kim diyor? Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 3 Mart tarihli raporu. Memleketin büyük çoğunluğu asgari ücretle muhatapken, 22 bin 104 TL, iki ayda bin 600 TL erir mi? Eriyor…

DİSK-AR Raporu’na göre ücretlilerin ve emeklilerin iki ayda enflasyon nedeniyle gelir kaybı 101 milyar TL. Böyle bir yük, zaten yoksulluk sınırının yakınından bile geçmeyen insanlar tarafından kaldırılabilir mi?

Peki tüm bunların sonucunda ne oluyor? İnsanı önceliklendirmesi gereken, üretim ekosistemini geliştirmesi şart olan bir ekonomi yönetimi, çıkıp kimsenin inanmadığı rakamlarla ekonomi anlatıyor. Bu da tedavi sürecini ve hastalığın dozunu arttırmaktan başka bir işe yaramazken ‘bakın ne güzel kilo verdiniz’ diyecek kadar diyet yaptığımıza ikna etmeye çalışıyorlar.

[email protected]
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum