Hani her şey yalan bu gerçek derler ya... Devletin resmi rakamlarına göre bile işsizlik önlenemiyor. Temmuz ayı gibi, nispeten mevsimsel istihdamın öne geçtiği ve oranların düşmesi gereken bir ayın istatistikleri can yakarak geldi.
Son aylarda milyon milyon artan işsizlik rakamları, temmuz ayı itibariyle oransal olarak yüzde 13,9’a ulaştı. Bunun resmi rakam olduğunu, gerçek tanımlı işsizliğin bunun çok üzerinde olduğunu bir kere daha hatırlatmak isterim.
Fakat bunun içinde bir detay var ki, kalifiye olarak gözüken 64 yaş grubuna kadarki işsizlik de, genç işsizlik de ortalamanın çok üzerinde. Bu hem mevcut işgücünden yeterli oranda yararlanamadığımızı, istihdam alanı yaratamadığımızı, geçim derdinin büyüdüğünü, hem de gelecek kuşaklar adına büyük bir beyin göçü baskısı altında yaşadığımızı anlatıyor.
Türkiye’nin üretimi hatırlamaya çalışan hali bile, bakanların, zorlanmış istatistiklerin, söylemlerin aksine can yakmaya, daha da önemlisi alarm vermeye devam ediyor. Eğer bir ülkede işsizlik rakamlarını düşünemiyorsanız, geriye kalan tüm rakamları çarpan etkisiyle daha yüksek yorumlamanız gerekir.
Yani enflasyonun işsiz için olan etkisinin, çalışan bir insana olan etkisinden çok daha yüksek olacağı, banka borçlarının mevcut açıklanandan çok daha ciddi oranlarda fazla olarak risk barındırdığı gibi noktalarda daha dikkatli analiz yapılması gerekir.
Son resmi veri itibariyle genç işsizlik yüzde 30’lara doğru koşan bir grafik sergiliyor. Yani neredeyse her dört gençten biri işsiz derken, yavaş yavaş söylememizi her üç gençten biri işsiz noktasına getirecek bir eğilimin içerisindeyiz.
Son veri gençlerdeki işsizliğin yüzde 27,1 düzeyine geldiğini göstermesi, sadece bugünün değil, yarının da iyi kurgulanması gereğine işaret ediyor. Dijitalleşme çağında, yeni teknolojilerin ve farklı bir çalışan kitlesinin gölgesinde ortaya çıkan bu oran, halen yaşadığımız beyin göçü dalgasının büyüyerek üzerimize geleceğini anlatıyor.
Bir tarafta ara eleman bulamayan bir sanayi, diğer tarafta iş bulamayan üniversiteler fotoğrafından ders almamış vaziyette, makyajlı rakamlar üzerinden birbirimizi kandırmaya çalışmanın oluşturacağı yorgunluk, ülkenin genel performansı kadar, sosyolojik sıkıntıları da olumsuz yönde etkileyecektir.
Ülkede başarır ya da başaramaz, ama her çocuğun geleceğini yurtdışında görmesi sorununu doğru okuyamayan, sadece kuru kuruya övünen bir tavır içerisinde, geleceğin dünyasının ve ekonomisinin şekillendiği, zannedildiğinin aksine nitelikli insanın anahtar güç olduğu bir yapıya doğru ilerlerken gündemimizden düşmemeli.
Ama bununla ilgilenmek yerine, kendi aramızdaki polemikleri besliyorsak, ne ders alıyoruz, ne ders çalışıyoruz ne de sorunları çözmeye niyetli bir tavır sergiliyoruz demektir.
FACEBOOK YORUMLAR