Cumhurbaşkanı Erdoğan fiyatlar konusunda Millet’in geçimine göz dikenleri affetmeyeceklerini söyledi. Bunu ne anlamda ifade etti? KDV indirimleri sonrası fiyatlara bunu yansıtmayanlar üzerinden fırsatçılara ithafen.
Yani halen anlamsız ve zamları açıklamakta çaresiz bir biçimde öcü aranıyor. Bir anlamda da ‘sorumlusu biz değiliz’ oynanıyor. Oysa eş zamanlı Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar da bir açıklama yapıyor.
Üretici ile market rafı arasındaki fiyat farkının 5,5 kata yaklaştığını söylüyor. Bu bize açıkça raftaki fiyat üzerinden bir hayat pahalılığı olmadığını gösteriyor. Yani ortadaki sıkıntıyı yanlış adreste arıyorlar.
Peki o zaman geçime göz diken kim? Hallere bakıyorsunuz; şayet burada bir sıkıntı olsaydı çoktan ortaya çıkmıştı. Çünkü giriş çıkış fiyatları belli. Bir dip not. Meseleyi buraya odaklayarak büyük perakende zincirlerinin tarlayı ele geçirmesini sağlayacak bir Hal Yasası hazırlığı içinde olunduğunu da hatırlatmak lazım.
Gerçekten düzenleyici bir yasaya ihtiyaç varken, yapılan çalışmalar tarlayı tamamen zincirlere bağlamanın yolu açacak gibi gözüküyor. Bir alt zincire dönelim. Orada da aracılar var.
Aracıların para kazanmadan bu işi yapması mümkün mü? Gerçekçi değil. Fakat gerek mecburi ulaşım yolları, gerek akaryakıt zamları, burada da çok büyük marjların olmadığını gösteriyor.
Zaten bu kadar çok aracının olduğu bir ortamda da tek başına sebebin bu olması anlamlı değil. Şayet burada bir tekelleşme varsa, 20 yıldır neden ortaya çıkarılmadığını da bizzat hükümet edenin açıklaması gerekir.
Gelelim üreticiye... 5,5 katlık frak zaten üreticinin para kazanamadığını matematiksel olarak da kanıtlıyor. Ayrıca buradaki icralık ortam, borç batağı, elindeki malı yok pahasına satma ihtiyacı da buna olanak olmadığını net bir biçimde gösteriyor.
Sanayiden tarıma maliyetlerin karşılanamadığını bırakın şahitliklerimizi, sadece TÜİK’in açıkladığı üretici ve tüketici enflasyonu arasındaki yüzde 100’lük farktan anlayabiliriz.
Bu fark aynı zamanda maliyetlerin yansıtıldığından daha çok arttığını bize anlatıyor. Bitmedi; yansıtılamayan maliyetler iç piyasada tüketicinin satın alma gücüne bağlı olarak bir hacim sorunu olduğunu da gösteriyor. O zaman böylesi bir ortamda, sizce dağıtım kanalı zinciri içinde fahiş fiyat belirlemek ve malı bu fiyattan keyfi olarak satmak mümkün mü?
Elbette değil. Peki tüm bu hat içerisinde sıkıntı yaşamayan, fiyatlar arttıkça gelirini artıran kim var? Yolları sahiplenmiş müteahhitler elbette var ama ondan daha fazla kamu yönetimi öne çıkıyor.
Yani raftaki KDV’yi düşürdüğünü söyleyerek hayat pahalılığıyla mücadele ettiğini belirten, reel sektörden fedakarlık isteyen kamu yönetimi. Bir tek maliyetler içindeki kendi rolünü tartışmıyor.
Günün sonunda üreten, getiren, dağıtan ve satan para kazanamıyor; satın alacak kişinin geliri ürün fiyatlarına yetişemiyor; tüm bu yapı işsizlikten iflaslara, boşanmalardan banka borcunu ödeyemeyen tüketici sayısında yüzde 200’lük artışlara kadar herkesi etkiliyor ama kamu yönetimi bu hat içinde suçlu arayıp kendini tartışmanın dışına çıkarıp, feragat söylemi geliştiriyor.
Şimdi tüm matematiği alt alta koyun ve kararı siz verin. Geçime göz diken kim?
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR