Maliye Bakanı Naci Ağbal’a varlık barışı ile ilgili gelen para miktarı soruluyor. Öyle bir yanıt veriyor ki; ya bu ülke yol geçen hanı ya da beklentilerin yanından bile geçilmemiş.
Sorunun ve yanıtının ayrıntılar ile yorumuna gelmeden önce, bu diyaloğun nerede olduğuna dikkat çekmek gerekir. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu. Yani Meclis’teki milletvekillerinin bilgi alması, öğrenmesi, ona göre bütçe ile ilgili bir karar vererek, olumlu ya da olumsuz görüşlerini oluşturması gereken bir noktada.
Çünkü burada ortaya çıkacak görüş, o milletvekillerinin mensup olduğu partilerin kararını da belirleyecektir. Zaten yıllardır Sayıştay Raporu özürlü bütçe yapıyoruz. Yani bir şekilde bütçe harcamalarının doğru mu, yanlış mı yapıldığını denetlemekten uzağız.
Anlaşılan o ki, bütçenin oluşumunu sağlayan Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki fotoğraf da çok farklı değil. Bunun paramızın harcandığı noktada cereyan etmiş olması, hem bir demokrasi ayıbıdır; hem de fütursuzluğun dik alasıdır.
Şimdi Komisyon üyeleriyle Maliye Bakanı Naci Ağbal arasındaki soru cevap kısmına geri dönelim. Taşeron işçilerden büyüme hedeflerine, orta vadeli programın gerçekleşmesine kadar artık kabak tadı veren ve gerçekle uyuşmayan konu başlıklarına değinmiyorum. Oradaki ciddiyetsizlik zaten her açıdan ortada.
Asıl soru şu: Varlık barışından gelen kaynak ne? Maliye Bakanı’nın cevabı ne olabilir? Üç, beş bir rakam tahmin edersiniz. Doğru ya da yanlış olmasına girmiyorum bile.
Ama Bakan Ağbal bunu dahi yapmıyor. Verdiği yanıt mealen şöyle: Bu uygulama bankalar üzerinden gerçekleştirilen bir işlem. Bankalardan herhangi bir rakam toplamadık. Bunun gerekli olduğunu da düşünmedik. Niye? “Çünkü buradan herhangi bir vergi almıyoruz.”
Öncelikle yanıtın başına iliştirilen işlemin servet affı olmadığı, yurtdışından vatandaşın getireceği parayla ilgili olduğu söylemi tam bir dram. Çünkü paraya sıkışan Türkiye’nin bu yönteme başvurduğunu biliyoruz.
Birileri sizin cebinize para koyacak ve bunun kaynağını sormayacaksınız. Hem de ABD’de haklı ya da haksız Türkiye’ye karşı yürütülen ve ağır ithamları içeren bir dava olduğu halde. Bunu umursamadıysanız, ülkede terör soruşturması ve davası yürütüldüğü halde öyle mi?
Eğer durum buysa, gerçekten çok dramatik bir yönetim boşluğundan söz etmek gerekiyor. Böylesine kritik bir dönemde vergi alsanız da, almasanız da yurdunuza giren paranın kaynağını sorgulamanız, en azından önlem için gerekir.
Elbette ikinci bir ihtimal daha var. Herkesin hukuki güvence kalmadığı için yurtdışına varlık kaçırdığı bilinen iklimde gerçek şu olabilir: Dikkate alınacak bir para gelmedi ve söylemeye utanıyorlar.
Rakam telaffuz etmek de sözüne güvenilmez iktidar olunacağını açığa çıkaracağından soruyu akla uymayan bir gerekçeyle geçiştirip, diğer konulara değinmek mi tercih edildi?
Seç seçebilirsen; hangisi daha kötü? Boşvermişlik mi; etkisizlik mi?
FACEBOOK YORUMLAR