Merkez Bankası, karşılıklar ve faiz oranları üzerinden bankaları köşeye sıkıştırıp, sonra da aradaki farkı ekstra maliyetlerle karşılamasının da yolunu kapatırken, bir yandan da kredi verilmesi için baskı yapıyor.
Tüm bunları yaparken de dünyadan, alışılagelen yöntemlerle sendikasyon adı altında yatırım ya da finans getirilmesini istiyor. Bunun bugünkü dünya ekonomisi koşullarında çok mümkün olmadığını biliyoruz.
Hatta daha fazla baskının, önümüzdeki süreçte öngörülen ama düşünülmek istenmeyen sonuçları da fatura olarak karşımıza çıkaracağı, dillendirilmese de herkes tarafından tahmin ediliyor.
Oysa dünya finansmanda ve finansman kullanımında bambaşka fazlara doğru koşuyor. Bu hafta içi medyaya düşen bir haber vardı ve ne yazık ki sadece yine bir haber olarak geçti ve üzerine kimse düşünmedi. Haber şuydu:
“ABD Merkez Bankası (Fed), ülkenin en büyük 6 bankasından iklim değişikliğiyle ilgili risklerin portföylerindeki belirli varlıklar üzerindeki etkisini analiz etmelerini istedi.”
Haberin detayında da atıfta bulunulan yanlara baktığımızda, önümüzdeki süreçte finans kesimi en büyük riski, iklimden kaynaklanacak zararlar olarak görüyor. Bu, meseleyi başka bir açıdan aldığınızda da kredi verirken artık net şartlar haline dönüşebilecek koşulların da beraberinde geleceğini haber veriyor.
Küresel ısınmayla başlayıp iklim değişimi ile devam eden, ardından tüm raporlamalara iklim krizi olarak yansıyan yaklaşımıyla giren, karbon nötr politikalarının ön plana çıktığı bir süreci, enerji kriziyle beraber okuduğunuzda gelecekte finansman kullanmak isteyenlerin ders çalışması gereken bir başlığı bize anlatıyor.
Zaten son yıllarda finans kullanma koşullarının arasına girmeye başlayan, iklime yönelik uygulamalara mercek tutulmasının, bilhassa AB’nin 2026’da genele yayarak uygulacağı sınırda karbon vergisi ya da yeşil mutabakat ile birlikte okunması, sadece ürünlerin üzerine konulacak maliyetleri haber vermiyor.
ABD’de ortaya konulan bu talep, yakın gelecekte ve 2026’ya kalmadan, iklime etki eden davranışlar sergileyen firmaların finansmana ya ulaşamayacaklarını ya da çok pahalı maliyetlerle erişeceğini söylüyor.
Şayet bu açık uyarıyı dikkate almaz, sadece üretim süreçlerinizde değil, üretirken kullandığınız enerjide bile çevreye uygun yaklaşımlar sergilemezseniz, önümüzdeki süreçte pazara giremeyeceksiniz. Girdiğinizde rekabetçi olamayacaksınız.
Finansman kullanmaya kalktığınızda ise bu başlık karşınıza gelecek ve finansa erişiminiz de pahalı ya da olanaksız hale gelecek. Bizim gibi elektrik faturasını son ödeme gününe kadar bekletenler için zaman daralıyor.
Üstelik kırılgan bir ekonomi olmak için bu sürecin tamamlanmasına bile ihtiyaç yok. Davos’ta rencide eden ama gerçeği ortaya koyan bir ifade kullanıldı. Hem de Suudi Arabistan Finans Bakanı tarafından…
Dedi ki Suudi Bakan “Türkiye, Pakistan, Mısır gibi kırılgan (ya da bir başka habere göre savunmasız) ülkeleri desteklemeye devam edeceğiz.” Şunu Suudi Bakan’a da söylettik ya daha ne diyeyim? Siz daha sahte dünyaları anlatmaya devam edin, sorunları ve gelen ekonomik tsunamiyi görmeyin.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR