Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

FED’in korkusu varlık balonu

07 Nisan 2017 - 15:31

Amerikan Merkez Bankası FED, toplantı tutanaklarını açıkladı. Öncelikle ortaya konulan tartışmaların biraz da yıllardır süregiden, sözel yönlendirmenin parçası olduğunu düşünüyorum.

Zira FED’in yol haritasını çok önceden belirlediğini ve adım adım yol aldığını görmemek mümkün değil.

 

Fakat faiz artışının kendi ekonomileri adına da riskler taşıdığını bildiklerinden, halen sözel olarak varlık balonuna ilişkin doyumsuzluğun frenlenmesini önlemeye çalışıyorlar.

 

Buna karşılık geçen senekinden farklı olarak faiz artışının süreceği de gözüküyor. Çünkü Trump ile küresel sermayenin çekişmesinde, varlık balonu ile ilgili geri adım geleceğini sanmıyorum.

 

FED ise ekonomi politikasındaki yerelde üretimin, bundan nasıl etkileneceği konusunda kafa karışıklığına kapıldığı da açık. Sanırım bu konudaki tavır, Trump’ın ekonomi politikalarının netleşmesiyle birlikte netlik kazanacak.

 

Varlık balonu, bir anlamda eski ekonomi düzeninin temsilcisi gibi... Her şartta türev piyasalardan para kazanmanın ısrarı içerisindeler. Ne yazık ki doymak da bilmiyorlar. Bu nedenle böylesi bir inatlaşmanın, faiz tartışmasından çok daha büyük zararları dünya ekonomisinin önüne koyacağını hatırlatmakta fayda var.

 

Finans üzerinden ekonomi politikası beklentisinin, işsizlik, daralma, korumacılık gibi faktörlerin istense de istenmese de dünyaya hakim olacağı şu koşullarda boş bir hayal olduğunu göremiyorlar. Israrla eski düzen içerisinde paradan para kazanmanın hayalini kuruyorlar. Bu kavga nerede ve nasıl bitecek hep beraber göreceğiz.

 

Öte yandan kavganın boyutunu ne olursa olsun, bizim de aralarında bulunduğumuz gelişmekte olan ülkelere kaynak aktarımının söz konusu olmayacağını, eldekilerin de risk algısının artmasıyla birlikte kaçacağını görmek durumundayız.

 

Bu nedenle Ekonomi Bakanı Zeybekçi gibi, ‘dünya battı biz çıktık’ gibi uçuk söylemleri de, yine aynı ismin ‘faizler sıfır olmalı’ hayalini de bir kenara koymalıyız. Çünkü bu koşullar altında sandık odaklı ve ekonomik karşılığı olmayan böylesi sözlerin, mahcubiyetle sonuçlanacağı açık.

 

2001 krizine giderken de, o dönemin bakanlarının böyle mangalda kül bırakmayan söylemlerinin ne kadar riskli olduğu gazeteciler olarak azdık, çizdik. Ama siyaset uslanmaz bir çocuk gibi aynı hataları ısrarla yapmaya devam ediyor.

 

2001 ile bugün arasındaki en temel fark ise, dünyanın da büyük bir krize doğru koştuğu ve Türk insanının da, firmalarının da o dönemden kat be kat borçlu olduğu gerçeğidir.

 

Tüm bunları alt alta koyduğunuzda da Türkiye’nin önünde tek seçenek var. Günlük siyaset uğruna saçmalamayı bırakıp, yüzleşmekten kaçamayacağımız gerçekler konusunda akıl üretmek.

[email protected]

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum