Bu hafta dünyanın gözü FED’in vereceği faiz kararında... Aslında karardan çok ortaya konulacak söylemler bekleniyor. Fakat bu neyin beklentisi çok anlamış değilim. Aylardır durum empoze edenlerin, FED tarafından boşa düşürüldüğü, ama ardından da söylemlerin yok sayıldığı bir tiyatro yaşıyoruz.
Şimdi 25 baz puanlık artış bekleniyor. Olmayabilir de... Ama yapılsa da yapılmasa da değişmeyecek bir şey var. Enflasyonla mücadele ve sıkı para politikasının devam ettirilmesi... Bizler gibi paraya ihtiyacı olanlar ile paradan para kazananlar aynı tarafa geçmiş durumda.
Sürekli bir ne zaman parasal genişleme olacağının yanıtını arayıp, hatta bu konuda kamuoyu baskısı yaratıp, merkez bankalarını yoldan çıkarmaya çalışıyorlar. Şunu çok net bir biçimde söyleyeyim ki, uzun bir süre parasal genişleme olmayacak.
Çünkü o genişleme zaten pandemide yapıldı. O süreçte halkının parasını yiyenler ise şimdi ‘bir daha olur mu’ alternatifinden medet umuyorlar. FED faizi bir kere de arttırsa, yıl sonuna kadar iki kere de yükseltse, hatta arttırmasa da enflasyonda yüzde 2 seviyesi görülüp, kalıcı olduğu kanaati uyanana kadar bu fotoğraftan farklı bir şey ummayın.
‘Resesyon olur’... En büyük korku yaratılmaya çalışılan nokta bu. Oysa muhtemelen yılın ikinci yarısından itibaren bizim gireceğimiz stagflasyon riskini büyük oranda kontrol altına alan ve resesyona razı bir dünya ekonomisi var.
Öyleyse boş beleş para beklemekten vazgeçin. Burada finans çevrelerini anlıyorum. Onların zaten işi paradan para kazanmak ve vatandaşın cebinde olanı, merkeze gitmeden kendi kasalarına koymanın derdindeler.
Fakat kamu yönetimlerini anlamakta zorluk çekiyorum. Böyle bir ihtimalde bile Nasreddin Hoca fıkrası gibi tele takılan koyunlar hesabıyla kendilerine para geleceğini ümit etmeleri anlaşılır gibi değil.
Nitekim bizim de son turumuzda beş kuruş para gelmeyeceği ortaya çıktı. Şayet bir takım imtiyazlar dağıtıp, değerli varlıkları üç kuruşa satmayacaksak, öyle bir kaynağın gelmesi zor gözüküyor.
Bunu da milyarlarca dolarlık anlaşma söyleminden, ama ortada tek bir somut proje olmamasından anlıyoruz. Bir iyi niyet anlaşmasını ‘para gelecek’ diye satmaya kalkarsanız, sonuçta bütçe açıklarını kapatmak adına gittiğiniz vatandaştan daha çok tepki görürsünüz.
Türkiye’nin özeline bakalım. Yapılacak tek bir şey var. Kaçak, kayıp ya da illegal harcanan kaynaklarının önünün tıkanması ve içerideki paranın verimli kullanılır hale gelmesi. Yine altını çiziyorum namuslu bir bakış açısıyla yapılırsa, Türkiye’nin içinden bir Türkiye daha çıkar.
Sonrasında zaten şeffaflaştıkça yurtdışından da yurtiçinden de nitelikli yatırımların bizi alternatif görmeye başladığını görürüz. Yeşil ekonomi ve startup ekosistemine de konsantre olursak, ciddi yatırımlar çekeriz. Ama çok açık söylüyorum. Bu kafayla gidilecek bir yol yok.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR