Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Eylül'de gel...

04 Ağustos 2023 - 21:30

 
Nur içinde yatsın lisedeki Fransızca öğretmenimiz Neriman Güney, kurtarma sözlüsünden geçemeyip, ikmale bırakacağı kişiyi rencide etmemek için Alpay’ın meşhur şarkısıyla yerine uğurlardı. Eylül’de gel...

Bizim ekonominin durumu da sevgili öğretmenimin tavrına döndü. Aylık bazda TÜİK’e göre yüzde 8,23; ENAG’a bakarsanız yüzde 13,1, Tüketici Birliği Federasyonu’nun gıda, hijyen ve temizlik malzemelerinden oluşan market endeksine göz attığınızda yüzde 12,97 yıpranmış haliyle vatandaşı Temmuz ayı çarptı.

Temmuz ki, aslında enflasyonun en makul olması gereken yaz aylarından biri. Gıdanın bollaştığı, yakacak, okul gibi harcamaların olmadığı, kıyafetlerin azaldığı ve tüm harcama kalemlerinin makul ölçülere düştüğü bir dönemi anlatması lazım.

Ama biz ne yaşadık? Rekor... Garip olan ise neredeyse son 3-4 yıldır yaz aylarında enflasyonun düşmek yerine tavan yapıyor olması ve kimsenin bunu sorgulamaması ayrıca ilginç bir vaka haline dönüştü.

Üstelik seçim geçirmiş, görece gelirine ayarlamalar yapılmış, ama fiyatlar karşısında pestil gibi yere serilirken, aynı zamanda sorun yaşadığı da kabul edilmeyen, çünkü artış zamanı enflasyon yokmuş gibi davranılan bir vatandaş fotoğrafı içerisinde....

Mesele asıl bundan sonra başlıyor. Merkez Bankası’nın öngörülerinden ve enflasyon raporundan anlıyoruz ki, olay 2025 senesini de kapsayacak biçimde uzun bir sürece yayılacak. Yayılacak da, tüketici yayabilecek mi?

Bir sonraki aya bile kalmadan, Ağustos sonu itibariyle harcamalardaki artışı göreceğiz. Peki bu matematik içerisinde Ağustos ayının, Temmuz’dan daha iyi bir sonuç ortaya koyacağını düşünmek mümkün mü? TÜİK değilseniz hayır.

Problem şu ki, vatandaşın da, bilhassa küçük işletmelerin de, hatta orta büyüklükteki firmaların da bu süreci karşılamaya gücü kalmadı. Büyükler ise daha öngörülü olduklarından yaşanacaklara şimdiden hazırlık yapıp, belki de zincirin diğer halkalarını yakmak pahasına bu işten kurtulmanın yollarını arıyorlar.

Temmuz ayı enflasyonu niye konuşuldu? Çünkü yüksek geldi. Elbette yüksekti ama belki sadece halının altına süpürülemediği için yüksekliği ortaya çıktı. Oysa çok uzun süredir yüksek bir hayat maliyeti, üretim maliyeti gibi etkenlerle yaşayanların canı çok yanmadı.

Zira birinin canının yanmış olması için, ani bir sıkıntının içine düşmüş olması gerekir. Vatandaşın ve küçük işletmelerin durumu öyle değil ki? Tüm dünyanın yardım yapmak için ülkesinde sahip çıktığı bu kesimlere, yani pandemi sürecinde milyarlarca dolar dağıtılan bu nüfusa biz borç teklif ettik; bir de aldığı borç varsa oradan da iban vererek kamuyu desteklemesi istedik.

Yıpranma o denli büyük ve yakıcı bir hal aldı ki, Temmuz ayı enflasyonunu çok uzun zamandır yaşayan kesimlerin hayatında dramatik bir değişim olmadı. Yıpranıyordu; biraz da yıpranmış hale geldi.

Tek fark, ekonomi yönetiminin de bunu kabul etmiş olması. Ne zaman? Maaş artışları yapıldıktan sonra... Bu haliyle Eylül de çok sıcak geçer. Orta Vadeli Program’ın ortaya çıkması beklenen Eylül ise, sadece işsizliğin, durgunluğun, enflasyonun geçim derdinin gölgesinde daha çok canın yandığı bir ay olur.

Peki tüm bu fotoğraf neyi besler? Bir yanda bireyseli de kapsayan biçimde iflasları, öte tarafta kayıtdışını... Buna yönelik bir hazırlık var mı? O zaman söyleyelim yüksek sesle şarkımızı: Eylül’de gel...

[email protected]
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum