Türkiye’nin şu an en çok zorlanan kesimlerinden birini de esnaf oluşturuyor. Çünkü bir tarafta iç piyasada yaşanan sıkıntılar, öte tarafta karşılanamayan maliyetler, kimi zaman da siftahsız geçen günler.
O kadar ki, iş yapamadığı zaman işsiz bile kabul edilmeyen bir kesimden söz ediyoruz. Oysa işi olmayan bir çalışan ile, evine aş götüremeyen bir esnafın ekonomik olarak bir farkı yoktur.
Sokağa çıkıp konuştuğunuzda haksızca uygulanan tabela vergilerinden stopaja, borç batağından salma vergilere kadar size bir dizi problemi arka arkaya sıralayabilirler. Ama çapları küçük olduğu için seslerini duyurmakta güçlük çekerler.
Bu nedenle onları temsil edenlerin, diğer kesimleri temsil edenlerden çok daha gerçekçi olması ve sesini yükseltmesi gerekir. Çünkü esnaf, bu ülkenin taşıyıcı kolonudur. Mesela işçiler doğru bir sendika yapılanması varsa dertlerini duyurabilir.
Büyük işletmeler dernekleri vasıtasıyla hükümet nezdinde bile etkili olup, bazı meseleleri gündeme getirebilir. Ama belki de sayıca en çok işletmeye sahip olan kesimin çatı kuruluşu olan Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) sesini çıkarmazsa, sadece dükkanında bekler.
Esnaf dediğimiz kesim, sadece ticaret erbabından oluşmaz. KOBİ olarak nitelendirilen işletmelerin küçükleri de bu kapsama girer. Yani küçük üreticinin, atölyecinin sorunlarını da TESK’in dile getirmesi gerekir.
Peki ortalık bu kadar yangın yeriyken TESK neden bahsediyor? Para üstü… Tavsiyesi de müşteriye yönelik oluyor. 1 kuruş bile olsa para üstü almayı unutmaması konusunda tüketicileri uyarıyor.
Elbette son derece saygın bir davranış. Ama işin özüne bakarsanız, TESK’in görevi bu mu? Tüketiciye davranış konusunda bilinçlendirmeyi yapması gereken tüketici dernekleri zaten var.
TESK, tüketici bilinçlendirmesine gelene kadar arka arkaya bu ülkede neden vergi ve prim affı çıkarıldığını anlatsın. Esnafın nasıl kredi kartı borçlusu hale geldiği konusunda açıklamalarda bulunsun.
AVM’lere karşı nasıl rekabet edemez hale sokulduğunu gözler önüne sersin. Esnafın bir araya gelip, ortak alımlar yapacağı organizasyonların neden oluşturulmadığını izah etsin.
Mesela perşembe günü İstanbul PERPA’da konuşma yapmaya gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu’nu dinledim. Bir soruya bir tespit ve bir soruyla karşılık verdi.
Bağ-Kur emeklisine dikkat çekti. Ekim 2008 yılında yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Reformu’ndan önce emekli olan Bağ-Kur’lu bugün bin 800 TL aylık alıyor. Sonrasında emekli olan ise 800 TL. İkisi de geçinmeye yetmez ama arada korkunç bir fark var. Tam bin TL kayıp…
Soru basit: Bu reform hayata geçirilirken TESK neden sessiz kaldı? Üstelik uzmanların işin böyle sonuçlanacağını söylemesine, konu hukuka taşınmasına ve hukuktan red görmesine rağmen.
TESK sürekli ya yakınıyor ya da ulufe istiyor. Ama bunları yaparken de muhataplarını üzmemeye (!) özen gösteriyor. Sanırım bir hatırlatmayı yapmamız gerekiyor. TESK’in üyesi ekonomiyi yönetenler ya da tüketiciler değil.
Esnafın çatı örgütü onları üzmeyeyim derken, esnafın değerini 1 kuruşa düşürüyor. Bence şapkasını önüne koyup, önce bunu düşünmeli.
FACEBOOK YORUMLAR