Eylül ayı enflasyon rakamları açıklandı. Hiç azdı, çoktu tartışmasına yine girip, zaten gerçek hali herkes tarafından malum olan bir konu üzerinden sizi yormayacağım. Şunu çok net bir biçimde anladık ki, ekonomi yönetimi rakamlarla flört ederek, istediğine yakın sonuçların peşinde koşuyor.
O yüzden temcit pilavı gibi aynı şeyler şeyleri konuşmaya gerek yok. Belli ki adım adım daha düşük zam vermenin geleneksel tavrını sergileme yolunda gidiyorlar. Üstelik bunun büyük bir gelir uçurumu yaratacağını, iç piyasa hareketlenmesinden ödemeler zincirinin kırılmasına kadar bir dizi sorunu tetikleyeceğini de tahmin ettikleri halde.
Tüm bunlara rağmen yılı çift haneli enflasyonda bitireceğimiz de kesin gözüküyor. Fakat bu kısır tartışmanın gölgesinde asıl büyük problem tsunami gibi üzerimize yaklaşıyor ve bu konuda hiç kimse sesini çıkarmıyor.
Eylül ayındaki tüketici fiyatları artışını beklentinin yarısında tutmayı başardılar. Hatta son üç aydır grafiğin seyrine bakarsak, hemen hemen aynı düzlemde giden bir tüketici enflasyonu söz konusu. ‘Olur mu öyle şey’ demeyin hemen; oluyor. Gerçek olması ekonomi yönetimine göre gerekmiyor.
Lakin aynı grafiğin yurtiçi üretici fiyatları endeksinde baktığımızda keskin bir yükseliş var. Ekonomide çıkış için kast ettikleri V bu mudur bilemiyorum ama bildiğiniz çıkış yönlü trendini ürkütücü bir biçimde sürdürüyor.
Son üç aydın tüketicinin enflasyonu resmi rakamlara göre yüzde 11,75 – 11.77 arasında gidip geliyor. Oysa aynı dönemlerde açıklanan üretici enflasyonu yüzde 8,33’ten, sonraki ay yüzde 11,53’e şimdi de yüzde 14,33 düzeyine ulaştı.
Yine altını çiziyorum gerçek oranların bunların çok çok üzerinde olduğunun sizler gibi ben de farkındayım. Fakat aynı dönemleri anlatması bakımından bu ürkütücü tablonun doğru okunması gerektiğini düşünüyorum.
Üreticinin maliyeti dik bir çizgide yukarı yönlü hareket ederken, tüketicinin yaşam maliyeti gerçekten aynı seviyelerde ise iki büyük sonuçtan birisini yaşarız. Ya önümüzdeki günlerde, üretici maliyet oranlarını ürünlerine yansıtır ve tüketici enflasyonunda büyük bir yükseliş meydana gelir ya da sermaye erimesi gerçeğiyle daha tatsız sonuçlar bizi karşılar.
Bunun da başında, en önemli problemimiz olan işsizlik geliyor. Şayet üretici rekabet, tüketim daralması gibi farklı nedenlerle maliyetlerini fiyatlara yansıtamazsa, o zaman da daralmaya gidecektir.
Böyle bir yaklaşım da Türkiye’deki ilk çıktısı işsizlik olur. Yani işsizlik oranlarımız bugünkünden daha dramatik bir noktaya ulaşır. Tahsil edilemeyen vergi, banka alacağı, piyasa alacağı gibi gelişmeler de onu takip eder.
Bir de üzerine dolar maliyeti gelirse; yandım gülüm keten helva. Bu nedenle enflasyon gerçeği yansıtmasa bile, ortadaki trend yaman bir seçimin arifesinde olduğumuzu bize anlatıyor. İkisi de zor, ikisi de sıkıntılı. Seç seçebilirsen.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR