Ülkede bir enflasyon artış hızı oranı tartışması aldı başını gidiyor. Sokakta kimsenin inancının kalmadığı veriler ortada dolaşırken, kimse satın alma gücündeki büyük erimeyi, artan maliyetlerin fiyata yansıtılamamasını ve sermaye erimesini tartışmıyor.
Orta Vadeli Program’a inancın arttığını söyleyen Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, dönüp de vatandaşına, reel sektörüne durumunun ne olduğunu gerçekten sormuyor. Yapılanlara ve yaklaşımlara baktığımızda da dinlemeye niyetinin olmadığı açıkça gözüküyor.
Elbette bir ekonomi yönetiminin finans ve bütçe dengeleri açısından stratejileri olmalı. Bunu yönetmeli. Fakat hadise sadece rakamları tutturmak olduğunda mesele işin içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Bazen filmlerde izleriz ya, sonrası temalar ortaya konulur. Mesela nükleer savaş olmuş varsayılır ve sonrası anlatılır. Üçüncü dünya savaşı senaryoya uyarlanır ve sonrasındaki olasılık hayal edilir.
O zaman biz de benzer bir şey yapalım. Mevcut politikalar ışığında enflasyon hedeflerinin tuttuğunu, hatta artış hızının tek haneye düştüğünü düşünelim. Peki bu mantıkla o gün oluşacak fotoğrafa hazır mıyız?
Sadece rakam bazında, yurtdışı yatırımcılara şirin gözükmek üzerine kurgulanmış bir yapı, iç siyasete kurban edilmiş ve ekonomi bilimini yok sayan Nebati döneminde izlenenden çok mu farklı bir resim veriyor?
Biri tam tersini yaparken, ötekisi sadece rakamları düzeltmeye odaklanmış ve bunun için de elinde ne parası olan, ne kamu harcamalarından kısma eğilimi gösteren bir özellik sergilemeden, planlı bir ekonomi konuşmadan, vatandaşı ekonominin içinden soyutlayarak başarılı olabilir mi?
Düşünsenize enflasyon tek haneye düşmüş, ama tüketiciniz tamamen iflas etmiş. Vatandaşların cebinde ekmek alacak parası bile kalmamış. Kiralar, banka borçları, vergiler, bireylerin birbirine olan yükümlülükleri ödenemiyor.
Siz ürünlere sürekli zam yaparak ve vergi koyarak işin içinden çıkacağınızı zannetmişsiniz, ama kayıt dışı ekonomi almış başını gidiyor. Son derece sağlıksız ve niteliksiz ürünler, kurallara riayet eden firmaların rekabet edemeyeceği oranda pazarda pay sahibi olmuş.
İnsanlar para kazanamadığı için çalışmak istemiyor. Beraberinde asayiş sorunlarını tahmin etmek de hayal olmaz. Firmalar çalıştıracak kimse bulamadığı gibi, rekabet de edemediği için kapıya kilit vuruyorlar. Lakin işletmelerine kapanış vermeleri de mümkün olmuyor. Zira yükümlülüklerini karşılayacak paraları yok.
Felaket tellallığına dönüşmesin diye örnekleri çoğaltmak istemiyorum. Ama gerçekleri ve sorunları yok sayan, sadece yurtdışından para getireceklere şirin gözükmeyen çalışan, IMF’yi bile aratan bir yaklaşımın bizi götüreceği nokta ne yazık ki farklı değil.
Peki böyle bir ortama yabancı yatırımcı gelir mi? Yanıtı çok basit değil mi? Artık rakamları, insanlara rağmen tutturmaktan vazgeçin. Çünkü bunun Nebati’nin yaptığından farkı yok. Sonuç vermedi,vermeyecek.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR