İnanılmayan rakamlar, sonunda gündemin ana maddesi haline geldi. Bunun üzerine de yıllardır suskunluğunu koruyan TÜİK adına Başkanı Erhan Çetinkaya medyaya konuşmaya karar verdi.
Gönül isterdi ki bunu, soru sormanın her konu için serbest olduğu bir basın toplantısında yapsaydı. Yine tek kale top oynayıp gitti. Açıklamalarına baktığınızda ise teknik bazı söylemlerin ötesine geçmeyen başlıklar görüyorsunuz.
TÜİK Başkanı halen meselenin teknik bir tartışmadan uzaklaşarak, bir yaşam kriteri haline geldiğinin farkında değil ve istatistik kongresinde sunum yapıyor edasıyla konuşuyor. Öncelikle TÜİK Başkanı’na sorulması gereken daha hayati başlıklar vardı.
Mesela TÜİK Başkanı öncelikle, sokakta hiç kimsenin rakamlara inanmadığı gerçeğiyle ilgili bir açıklama yapmak durumundaydı. Siz dünyanın en doğru rakamlarını bile açıklıyor olsanız, şayet iş insanından çalışana, insanlar sizin verilerinize güven duymuyorsa, bu alanda bir açıklama yapma ihtiyacı duymaz mısınız?
Ne soruldu, ne de sorulmamasına rağmen bu konuya değinildi. Bir diğer önemli husus ise istatistik ve harcama ilişkisi… Siz eğer normal bir ülkede, yani ortalama ücretin asgari ücret olmadığı bir coğrafyada rakam açıklıyorsanız, bunu salt bir istatistik çalışması biçiminde değerlendiremezsiniz.
Çünkü meseleye böyle bakıyorsanız, ekonomi yönetimine de dönüp ‘bizi kriter alarak ücret belirlemeyin. Teknik bir çalışma yapıyoruz’ diye çağrıda bulunmanız gerekir. Şayet açıkladığınız veri, ülkedeki nüfusun yüzde 80’ine yakınının gelirini belirliyorsa, bu işin içinden uluslararası normlar diyerek çıkamazsınız.
Harcama kalemleri üzerinden bir savunma da geliştirilmiş gözüküyor. Teknik olarak baktığınızda doğru. Ama Türkiye gerçeklerinde bu mesele de teknik tartışma olmaktan çoktan çıktı. Suçu reel sektördeki zamlara yıkarak işin içinden sıyrılamazsınız.
Önce üreticinin hokus pokus yok olan yüzde 70 enflasyonunun nereye gittiği açıklamak gerekiyor. Çünkü tüketici fiyatlarına istatistik bazında yansımadığı açık.
Tüm araştırmalar gösteriyor ki, TÜİK’in açıkladığı enflasyon nedeniyle geliri kıtlaşan ve satın alma gücünü yitiren insanlar, o kıt kaynağı üç kalem üzerinde kullanıyor. Yüzde 70’e varan oranda kira, gıda ve ulaştırma…
Bu üç başlık, harcamanın yüzde 70’ini oluşturuyorsa, alt kırılımlarıyla 600 başlıktaki ürün içerisinde insanları nasıl fakirleştirdiğinizin, aslında tüketimi olmayan ürünlerle ortalamayı aşağıya çektiğinizin itirafını yapıyorsunuz demektir.
Bir diğer konu ise madde sepeti… Mahkeme kararına rağmen açıklanmayan, sıkışınca böyle bir liste olmadığı yönünde savunma yapan kurumun bu konudaki yanıtını da merak etmiyor muydunuz?
Eskinin hükmünün olmadığı ve bir gün daha çalışma zorunluluğu mu? Komik... TÜİK Başkanı bir istatistik kongresinde imiş gibi teknik açıklamalar yaptı, tek başına konuştu ve kendince konuyu kapattı. Dışarıda milyonlar ise halen açıklamalara inanmıyor. Sizce bu rahatsız edici değil mi? TÜİK Başkanı rahatsız olmuyor demek ki…
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR