Gıda, Türkiye’deki en önemli başlık. Aslında dünyada da öyle, ama ülkemiz açısından durum biraz daha önemli hale geliyor. Çünkü satın alma gücünü büyük ölçüde yitiren ve gerçekçi olmayan enflasyon üzerinden bile maaş zammı alamayan insanların gelirlerindeki güdükleşme farklı bir durum ortaya çıkardı.
Dünya ölçeğinde yapılan araştırmalar da net bir biçimde gösteriyor ki, satın alma gücü düşük ya da düşen ülkelerde, kişiler gelirlerinin yüzde 50 ile 80 arasında değişen oranını gıda harcamalarına ayırıyorlar.
Bu durum bizde de aynı fotoğrafı veriyor. Enflasyon sepetindeki gıda ağırlığını düzeltmeden gerçekle yüzleşmenin mümkün olmadığı, gerçeğin sapmalarla dolu olduğu yerde de faturanın kabarmasının kaçınılmaz olduğu bir noktadayız.
Mesele daha da abartıldı, enflasyon zaten inandırıcı bulunmazken, hedef enflasyon üzerinden gelir artışlarıyla iş içinden çıkılmaz bir noktaya sürüklendi. Öncelikle bu gelir fotoğrafı içerisinde iç piyasayı kısarak enflasyon düşürmeye çalışmak, daha büyük bir bombanın pimini ateşlemektir.
Kişi başı gelirin ve tasarrufun yüksek olduğu ülkeler gibi hamle yapmanız mümkün değil. Hatta dış pazardaki daralmayı da esas aldığınızda, bir süre daha enflasyonlu bir dönemi göğüslemek zorunda kalacağımız çok açık.
Şayet buna rağmen kısıtlayıcı hamleye gidersek ki gidiyoruz, yakın zamanda kayıt dışı, işsizlik ve iflaslara kadar uzanacak bir fotoğrafı önümüzde bulmamız işten bile değil. Her üretim grubunda girdi maliyetlerinin çok arttığını biliyoruz.
Son Tarım ÜFE de, zaten bize yaz aylarında bile enflasyonun düşmesinin zor olduğunu anlatıyor. Bunu görmeden iç piyasayı daraltarak sorunu çözeceğinizi zannederseniz enflasyona razı olacak noktaya gelirsiniz; zira stagflasyon ihtimali daha yüksek olur.
Türkiye gerçekten enflasyonla mücadele etmek istiyorsa ilk işin envanter yapmak olduğunu ve ardından planlamanın gerektiğini daha nasıl anlatmak mümkün bilmiyorum. Çünkü yerli tedarik oranını arttırmadığınız sürece maliyetlerle başa çıkmanız olası değil.
Tam bu noktada, tüm üretim faaliyetleri içerisinde tarıma ekstra başlık açmak gerekiyor. Üretim maliyetlerinin bu denli hızda yükseldiği bir ortamda üretimsizlikten ya da üretiyormuş gibi yapan tavrımızdan rahatsızlık duymuyorsanız, sorun çözülmez.
Kendi ihtiyacımızı ihraç edip, sonra ihtiyacımızı gidermek için ithalat yapma eğiliminden vazgeçmeden bu problem aşılmaz. Hepsi bir yana üreticiyi ayakta tutacak bir tarafta doğru finansman, öte tarafta ölçeklendirme, bir başka noktada da akıllı tarım uygulamalarını dahil etmez, yerinde üretimleri desteklemez, nakliye maliyetlerini arttırarak vergi tahsilatı kafasına giderseniz işin içinden çıkamayız.
Türkiye’nin tüketicinin gelirini büyük ölçüde harcadığı gıda başlığındaki üretim ve fiyat problemini çözmeden enflasyonla kalıcı mücadele etmesi mümkün değildir. Tabelada enflasyonu düşürürsünüz, ama günün sonunda sorunu çözmemiş olursunuz.
Tıpkı işsizliği düşürürken, insanları işsiz saymayarak sorunu değil, tabelayı düzeltemeye oynadığınızda hayata dair hiçbir şeyin değişmemesi gibi.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR