Yılın ikinci enflasyonunun açıklanması için geri sayım başlamışken, yılın ilk enflasyonu düşük gelmiş gibi akıllara durgunluk verecek bir gündem oluşturma çabasına güler misin, ağlar mısın cinsinden şahit oluyoruz.
Normal vatandaş ile zaten uzun zamandır ilgisini kopartmış olan enflasyon rakamları var. Bunun değerlendirmesindeki faiz ve döviz kriteri tutkusu, anlaşılması çok zor bir akıl tutulmasını da beraberinde getiriyor.
Öyle bir hava yaratılıyor ki faizler düşerse ve dövizi dizginleyebilirsek enflasyon denen meret de ortadan kalkacak. Bunun için kurumlarda görev değişimlerine kadar her yol deneniyor.
Hatta Cumhurbaşkanı Giresun’da yaptığı bir konuşmada meseleyi değerlendirirken şöyle bir ifade kullandı: “Faizi indiriyoruz ve indireceğiz. Bilin ki enflasyon da inecek, daha da düşecek.”
Bunun iktisadi bir karşılığı olmadığını zaten herkes biliyor. Neden sonuç ilişkisine tekrar dönmeye gerek. Ama bunu kabul etseniz bile soru şu: Faizi indirdik de faiz düştü mü? Hayır... Aksine gerek reel sektörün gerekse vatandaşın bankalara gittiğinde muhatap olduğu faiz, yüzde 19 olarak uygulanan politika faizi döneminden daha yüksek.
Gelelim ikinci cümledeki ‘daha da’ vurgusuna... Zannedersiniz ki enflasyon düşüyor bu yapılan hareketle biraz daha düşüş hızını arttıracak. İyi de düşen bir enflasyon yok ki daha da düşsün. Ya çok yanlış bir metotla algı yönetmeye çalışılıyor ya da birilerine yanlış bilgi aktarılıyor. Çünkü ne düşen bir faiz var; ne de enflasyon var.
Bir de meselenin döviz boyutu var. Numan Kurtulmuş, yaz aylarında döviz girişlerinin turizme bağlı olarak artacağını, bunun da enflasyonu düşüreceğini söylemiş. Enflasyonun içinde elbette döviz kurlarındaki artışın da etkisi var.
Lakin buradaki ‘da’ vurgusuna dikkat etmenizi öneririm. Yani enflasyonun bir numaralı nedeni dövizdeki yükseliş değil. O yükselişe artı etki yapan bir faktör. Asıl sorun girdi maliyetlerinin artışından ve üretim eksikliğinden kaynaklanıyor.
Şubat ayında açıklanacak son rakamı bilmek mümkün değil. Fakat Ocak 2022 itibariyle üreticinin yansıtamadığı yüzde 44 fark var. Bugün her şey durağanlaşsa bu kadar da potansiyel enflasyonumuz ilave olarak var demektir.
Nasıl faizi düşürdüğümüzde sahadaki faiz düşmek yerine artıyorsa, daha da düşecek vurgusunun tersine enflasyon daha da artıyorsa, döviz gelirlerinizin artması da giderlerinizin da artacağı gerçeği ortadan kaldırmadığı için sorunu çözmez.
Birbirimizi kandırmak yerine gerçeklere bakmalıyız. Çünkü gerek dünyadaki enflasyonist baskı, gerek FED başta olmak üzere tsunami gibi üzerimize gelen faiz artışı etkisi, gerekse de üretmek için ithalat zorunluluğumuzla, ödemeler nedeniyle şiddetlenecek dolar ihtiyacımız bize dövizde de, enflasyon da trendin yukarı olduğunu gösteriyor.
Zaten reel sektörün içinden meseleyi görenler, mesela Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, ASO Meclis toplantısında bunu açıkça dile getirdi. Getirmese ne olur? Gerçek bu ve insanlar, bunu ne denilirse denilsin iliklerine kadar yaşıyor.
Mesele rakamların düşmesi mi, sorunların ortadan kalkması mı? Değil ki rakamlar da tüm zorlamalara rağmen düşmüyor. Peki çözüm ne? Önce sorunu kabul etmek lazım; sonrası ortak akılla bulunur.
Sorunu kabul etmezseniz çözüme dönemezsiniz ve olan da taşın altında eli olanlara olur. Artık birbirimizi kandırmaya çalışmaktan vazgeçelim; çünkü bunun hiç bir yaraya merhem olduğu yok.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR