Bu yazıyı enflasyon rakamı açıklanmadan mı, yoksa açıklandıktan sonra mı okudunuz bilemiyorum. Ama sanırım herkesin hemfikir kalacağı bir konu var ki o da, Merkez Bankası PPK’nın yüzde 6,25’lik faiz artışından beri gözlerin bu veride olduğu...
Şüphesiz önemli... Çünkü yeni bir faiz artışı talebi gelip gelmeyeceğini, bağlantılı olarak da doların değerini ve yine bağlantılı olarak yeni enflasyon rakamını belirleyecek ana unsurlardan biri bu veri.
Fakat tam da sıkıntı burada... Zira Türkiye ekonomisinin faiz sarmalı içerisinde bir kısır döngüye girdiğini kabul etmeden, yapılan açıklamayı ancak bir diğeri açıklanana kadar takip ederiz.
Nitekim enflasyon açıklanmadan bir gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı bir konuşmada, 2 hafta içerisinde bir yol haritası açıklanacağını ve hedefte faiz-enflasyon-kur şer üçgeni olduğunu belirtti.
Peki bu şer (!) üçgeni üzerimize yağdırılmış bir lanetin neticesi mi? Yani bizler masum masum hayatımıza devam ederken, birileri getirip kapımızın önüne koydu ve evimizin belalısı mı oldu?
Meseleye bu doğruyu kabul ederek bakıyorsanız kötü bir haber vereyim, bu girdaptan asla çıkamayacağız ve artan maliyetlerle fatura ödemeye devam edeceğiz. Temelde niye bu kısır döngüye girdiğimizin yanıtı önemli.
Cevabı da gayet basit. Üretmeyen, tüketmeye odaklı, tüketimden aldığı vergiyi yeterli gören ve yanlış kurgulanmış ekonomi modeliyle ülkeyi borç sarmalına sokan yaklaşımın eserini yaşıyoruz.
Çıkış aşamasında neler yapılabileceğini tartışırken de, yine aynı metotlar içerisinde rakam tutturma ve finans piyasalarını bu yolla tatmin ederek, ülkeye yeni sıcak para sokma peşinde koşuyoruz. O zaman biz maçı zaten baştan kaybettik.
Muhtemelen yüzde 20 ve üzeri noktaya ulaşan, artış trendi dolar, ithal ikameli ekonomi, girdi maliyetleri, petrol fiyatları gibi bir dizi nedenle devam edecek olan enflasyondaki artış bir rakamdan ibaret değildir.
Geliri aynı seviyede artmayan vatandaşın geçim derdinin derinleşmesidir. Yetişilemeyen fiyatlardır. Üretim yapamamaktır. Üretici maliyetlerinin tam anlamıyla fiyatlara yansıtılamadığını gördüğünüzde kapanan iş yerleri ve artan işsizliktir.
Sosyal ve toplumsal sıkıntılardır. Çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden babadır. Maaşlarını ödeyemeyen işveren, doğalgaz parasına yetişemeyen çalışan, işsizlikten kıvranırken, iş bulma ümidini yitiren milyonlardır.
Şimdi siz tüm bunları görmezden gelir ve meseleyi sadece tutturulması gereken bir hedef diye yorumlarsanız ve sorunu şer üçgeni, enflasyon canavarı gibi yaratılmış mitlere bağlarsanız, kusura bakmayın ama, konuyu hiç anlamamışsınız demektir.
FACEBOOK YORUMLAR