Hiç ruh ve sinir hastalıkları hastanesine gittiniz mi? Bakırköylü olduğum için benim o güzel insanları yakından tanıma fırsatım oldu. Hem lisede psikoloji ödevlerimiz için hastaneye gidip vaka incelemişliğimiz vardır; hem de zaten bizim çocukluğumuzda sokakta mahallenin insanı gibiydiler, gezerlerdi ve sohbet etme şansınız olurdu.
Elbette işin uzmanlarına saygım sonsuz ve ukalaca bir söylem içine girmekten hicap duyarım. Ama en azından gözlemlerim şu ki ben orada çok Napolyon gördüm. Siz ne anlatırsanız anlatın, onlar hayal aleminde yaşadıkları ile cevap verirler. Zaten bir süre sonra siz de kendinizi sohbete eşlik eder halde bulursunuz.
Teşbihte hata olmazmış, şu an Türkiye ekonomisini konuşurken de çok farklı bir ortamda değiliz gibi hissediyorum. Bir tarafta yaşanan sorunlar, geçim sıkıntısı, döndürülmekte zorlanılan firmalar ya da aile bütçeleri, diğer tarafta ortaya konulan mükemmel tablo.
Mesele o kadar uç noktaya gitti ki, açlık sınırının altında yaşayan insanlara ‘iyisiniz iyi’ deniliyor. Ödemelerden maliyetlere kadar giderlerini karşılayamayan firmalara ‘bak şimdi aslında’ diyerek başlayan cümlelerle hayal anlatılıyor.
İş bulamayan kişilere esasen işsiz olmadıkları söylenirken, sağlık sigortası primi ödemesi gerektiğine ikna ediliyor. Doğru maliyetlendirmeyle zarar edeceği gözüken bir firmaya ihracat başarısından söz ediliyor.
Bu ülkede yüzölçümü nedeniyle bilimle sabit, tarihte en çok toprak kaybetmiş padişah, bir karış toprak vermedi diye anlatıldı; dahası var mı? Olay çığırından çıktı, kamu televizyonunda dizisi bile yapıldı.
Son örnek emekliler... Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan çıktı dedi ki “Emellilerin yüzünü güldüreceğiz.” Buraya kadar umut vaat eden bir söylem. Ama diğer cümleler garip.
Bugüne kadar yapılanlarla ve verilen maaşlarla emeklinin yüzünü hep güldürdüklerini, hatta son olarak 5 bin TL ikramiye verildiğini de hatırlatarak, yılbaşından itibaren yeni düzenlemelerle daha da güldüreceklerini söyledi.
Sinirden gülen var mıdır bilmiyorum ama Bakan Işıkhan ya gerçekler konusunda bilgi sahibi değil ya da başka bir ülkenin bakanı. Çünkü aynı fotoğrafa bakıp, bu kadar zıt sonuçları görüyor olmamız olanaksız.
Emekli sayınızın önemli bir bölümü açlık sınırının yarısında, büyük bir çoğunluğu da sınırında maaş alıyor. Hatta çalışmak zorunda kaldığı için cezalandırılıp ikramiye dahi verilmiyor. Niye çalıştığı sorgulanmaksızın.
Bu insanlar yıllarca emek vermişler, prim ödemişler ve karşılığını istiyorlar. Yani fakir fukura fonundan iane dağıtmıyorsunuz. Gönlünüzden kopan bir şey yok. Hak edilmiş alacaklar söz konusu. Ne gülüyorlar, ne gülmeye mecalleri var; ne de yüzünü güldürmeye niyetli olan. Fakat ‘emekliye müjde’ diye bu söz medyaya yansıyor. İnsan ister istemez soruyor: Napolyon nerede?
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR