Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Eloğlu akıllı

14 Şubat 2020 - 00:13

Sokak aralarına kadar giren ve piyasanın dağıtım kanalı zincirini yıllardır kontrolsüz bir biçimde etkileyen marketler, hatta bir faz büyüğü olan alışveriş merkezleri hep gündemdeki tartışmalı yerini koruyor.

 

Bir AVM’nin açıldığı lokasyonda 60’tan fazla iş kolunu, esnaf düzeyinde olumsuz etkilediğini biliyoruz. Ayrıca raftan ithalat gerçeğiyle birlikte borç batağının büyümesine neden olduğu da önümüze gelen bir sonuç.

 

İlk dönemde üreticinin burada önemli bir pazar yakaladığı zannedildi, ama zaman içerisinde yer kirasından raf parasına, istemsiz broşür reklamlarından açılan vadelere, ödeme günü geldiğinde yeni ve ilave vadelerle muhatap edilmesine karşılık bu alanda da sıkıntı doğduğu açık.

 

Her seferinde yaratılan istihdamdan bahsedilir. 500 bin istihdama karşılık, neredeyse 1 milyon 600 bin esnafın kapısına kilit vurmasına neden olması, hepsi ortalama yanında bir kişi çalıştırsa 3 milyonu aşkın işsiz yarattığı da önümüze net bir biçimde gelen neticelerden.

 

Olmasın mı? İşin başlangıç noktasında beri hiç bunu söylemedim. Fakat bu kadar kuralsız olmasının; yüksek satın alma gücüyle küçük esnafa yaşam şansı bırakmamasının sakıncasını ve ülkede büyük ekonomik problemlere neden olacağını da yıllardır anlatmaya çalıştım.

 

Şimdi geldiğimiz noktada bırakın esnafa olan etkilerini, artık AVM’lerin ve zincir marketlerin kendi arasında acımasız ve öldüresiye bir rekabete girdiği, kredi kartı üzerinden tüketiciyi gereksiz tüketime sürüklediği bilinen bir gerçek.

 

Bugün kim haklı diye bakacak olursak, filmin bittiği noktada kimin haklı olduğunun da önemi kalmıyor. Sadece sonuçları üzerinden ‘keşke’ ile başlayan cümleler kurup;, aradan geçen belki 30 senede bir perakende yasası çıkarıp çıkarmayacağımızı tartışmaktan öteye bir noktaya gidemiyoruz.

 

Üstelik bugün bir perakende yasası çıkararak, meseleyi düzenlemeye sokmaya kalksak, ortada kazanılmış haklar nedeniyle bir dizi problem de beraberinde geliyor. Şüphesiz neresinden başlarsanız başlayın, sorunu çözmek önemli. Fakat henüz buna yönelik bir yasayı bile hayata geçiremediğimizi hatırlatırım.

 

Ortaya atılan taslaklar ise kaş yapayım derken göz çıkarmaktan başka bir işe yaramıyor. Oysa bakın eloğlu durumu farklı analiz ediyor. Açıklama yaptıkları için isimlerini vereyim. Türkiye’nin en yaygın marketlerinden biri olan BİM, Fas’taki tartışma konumuz oldu.

 

Fas Ticaret Bakanı Elalamy, Türkiye’nin desteğiyle Fas’ta yatırım yapan bu marketlerin, açıldıkları her yerde 60 dükkanın kapandığını söylüyor. Ne garip değil mi? Sonuca yönelik öngörüler de, istatistikler de dünyanın farklı bir yerinde de aynı çıkıyor.

 

Şimdi Fas, yerli tedarik oranlarını arttırmazlarsa, yani raflarına koydukları malın yarısını Fas’tan tedarik etmezlerse, varlıklarını tartışmaya açacaklarını belirtiyor. Konuyla ilgili firmadan yapılan açıklamada, konunun kendilerini etkilemeyeceği, iç tedariklerinin yüzde 85 düzeyinde olduğu belirtiliyor.

 

Fakat az önce anlattığım üreticiden mal alma meselesinin bile çözüm getirmediği, kuralsızlık ortamında üreticiyi de mağdur edecek başlıklar bulunduğu hatırlatmasının tekrar altını çizerim. Firma Türk diye torpil yapacak halimiz yok.

 

Bir Türk firması olduğu için bizim adımıza üzücü, ama eloğlunun nasıl akıllı olduğunu göstermesi bakımından da ibretlik bir tutum. Fas sadece bu market zinciri ile ilgili değil, ikili serbest ticaret anlaşmasının aleyhlerine işlemesi nedeniyle, anlaşmanın da tadil edilmesi talebini ortaya koyuyor.

 

Bir tarafta Fas, bir tarafta Türkiye... Yıl 2020 ve tartışılan konuya bakın. Demek ki ülke olarak mukayese kabul edilmez noktadaysak bile, zihniyet olarak bizden 30 yıl öndeler.

 

[email protected]

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum