Bilmem kaçıncı kez para bulmak için Londra’ya giden Mehmet Şimşek, carry trade paralarından aldığı güçle, yeniden para çekmenin ortamını yaratmaya çalışıyor. Fakat değişmeyen bir kurgu var.
Ne o? Mehmet Şimşek halen borç arıyor. Daha ilk tura çıkmadan önce kaleme almıştım. Eski kafayla finansman bulamazsın. Bulduğun da pahalı ya da tehlikeli para olur. Gerçekten yatırımcı peşindeysen projelerle gitmelisin diye söylemiştim.
Hatta bunu belirtirken yenilenebilir enerjiden fintech ekosistemine kadar alternatifleri de saymıştım. Lakin kendisini halen 2 bin yıllarda zanneden bir Bakan, müflis esnaf gibi kapı kapı borç aramaktan ve eli boş dönmekten bıkmadı.
Zaten rasyonelleşme diye yola başlayıp, kimsenin inanmadığı TÜİK başta olmak üzere verileri tartışmaya açmayan bir isimden söz ediyorsanız, temennileri ekonomi programı zanneden, satın alma gücünü tamamen kaybetmiş insanlara verilecek maaş zamlarını da enflasyonun gerekçesi sanan bir zihniyeti düzeltmeniz pek mümkün olmuyor.
Bu yaklaşımda birinin de gerçekten bir planlı ekonomiden söz etmesini beklemek, parayı konuşurken borç ile finansmanı ayırmasını ummak hayalperestlik oluyor. Üstelik bunu bile o kadar kötü bir performansla yapıyor ki, insanın aklı almıyor.
İki örnek vereyim. Bunlardan birincisi KDV ve ÖTV’lerde oran arttıktan sonra bunun bir vergi zammı değil, düzenleme olduğunu söyleyen ve kendisini savunmak için yılın ikinci yarısında enflasyona etki edecek bir vergi artışının söz konusu olmadığını vurgulayan Bakan, vergi paketini dört gözle TBMM’den geçsin diye bekliyor.
O sırada da başta tütünlü mamuller, otoyollar ve köprülere hedeflediği enflasyonun yüzde 100 fazlası zam yapılmasını da kimsenin görmediğini sanıyor olmalı. Ama kendisine göre bunların enflasyona katkısı yüzde 0,05… Lakin emekli maaşlarına zam yaparsak ülke ekonomisi yıkılabilir.
Çevrenizde hep şakşakçı olunca, demek ki gerçeklerin de devekuşu misali kafayı toprağa gömdüğünüzde görülmediğine inanabiliyorsunuz. Hadi bu hesap bilmezlik ve umursamazlıktan kaynaklanıyor olabilir.
İkinci örneği vereyim. Londra’da finansman için görüşmeler yapmadan önce kendisine BRICS soruluyor ve ne diyor? “Türkiye’nin ana ortağı AB ve AB’den ayrılmayacak.” Öncelikle biz kimsenin ortağı değiliz.
Nitelikli ülke dünyanın her yeriyle iş yapan, ilişkiler kuran, bunu gerçekleştirirken de ilkesiz görüntüler vermeyen özellikte olmalıdır. İki gün sonra doğalgaz fiyatları ile ilgili düzenleme gündeme gelirse Rusyacı bile olabilecek bir Bakan’ın böylesine net çıkışlarla ülkenin elini bağlamaması gerekir.
Türkiye’nin kimseden yana olması gerekmiyor. Türkiye’nin herkesle iş yapan, nitelikli ilişkileri olan büyük bir devlet görüntüsü vermesi gerekiyor. Ayrıca diyelim ki öyle düşünüyorsunuz, bunu söyler misiniz? Devlet tecrübesinden ne kadar uzak olunduğunun en açık göstergesi sadece bu hareket bile sayılabilir.
Türkiye AB’ye ilk üyelik başvurusu yaptığında, eş zamanlı olarak Rusya ile birlikte Türk Cumhuriyetleri’ni de kapsayan Avrasya İşbirliği Eylem Planı’nı hayata geçirmişti. Özal döneminin bu hamlesini bile okumaktan uzak biri, şimdi çıkmış işi paradan para kazanmak olanlara ülkeyi anlatıyor öyle mi? Daha başka bir soruna ihtiyacımız yok bence.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR