Türkiye’de genel bir ucuzlaşma hali sanırım çoğumuzu rahatsız ediyor. Toplumda bir tarafta yükselen duyarsızlaşma, duyarlılığın sorunun kendine dokunmasıyla doğru orantılı yükselmesi, sığ sohbetler ve üçücü sayfa haberlerinin manşetten giren hali günlük yaşamda üzerimizde psikolojik bir baskı yaratıyor.
Bu işin insani ve toplumsal boyutu. Meselenin ekonomik ayağına döndüğümüzde yaratıcılığını belli bir disiplinde ve sürdürülebilir kılamayan, yaratıcı nüfusunu yurtdışına kaçıran ve yıllardır yaptığı ihracatta 1,5 dolar seviyesini bile aşamayan bir fotoğraf ortada.
İnsan medeniyetin beşiği, bir kültür coğrafyası olan Anadolu topraklarından bu kadar sığ bir tablonun nasıl çıkabildiğini çözemiyor. Yunus Emre’nin Pir Sultan Abdal’ın yaşadığı topraklarda bu kadar duyarlılığı kendi ölçütünde harekete geçen, aslında duyarsız yapı olarak nitelendirilebilecek bu ucuzlaşmaya da akıl sır erdirmek mümkün olmuyor.
Sonra bir gün TÜİK ülkedeki kültür harcamalarını açıklıyor. Geçen yıla oranla kültür harcamalarımızın yüzde 5,9 yükseldiği ve 60 milyar TL’nin üzerine çıktığı haberi istatistiklerle aktarılınca insan merak ediyor.
Çünkü bu iyi bir gelişme… İnsani gelişmişlik bakımından önemli bir kriter olan kültür harcamalarının artmış olması ister istemez dikkat çekiyor. Büyük bir umutla açıklanan istatistikin detaylarına bakıyorsunuz.
Fakat yetersiz de olsa bu yükselme, ayrıntılara baktığınızda büyük bir hayal kırıklığını da beraberinde getiriyor. Çünkü yapılan kültür harcamalarındaki sıralama bırakın hayal kırıklığını, insanı büyük bir endişeye de yönlendiriyor.
Yoruma mahal bırakmaması ve eksik, fazla bir şey yazma ihtimalinin önüne geçebilmek adına, öncelikle TÜİK tarafından geçen yıla göre yüzde 5,9 oranında arttığı söylenen kültür harcamalarının detayını bire bir haberden aktarmak istiyorum.
“Hane halklarının geçen yıl gerçekleştirdiği toplam kültür harcamasının dağılımına bakıldığında, televizyon ve ekipmanı masraflarının yüzde 20,2, veri işlem ekipmanlarının yüzde 15,3, kablolu/özel TV yayın hizmetlerine ödenen ücretlerin yüzde 13,6, kırtasiye ve çizim malzemelerinin yüzde 13,2 ve kitapların yüzde 13,1 paya sahip olduğu görüldü.”
İnanın bana sözün bittiği yer burası… Bir ülke düşünün ki, kültür harcamaları olarak televizyon odaklı bir harcama yapsın. Daha kötüsü bu ülkenin istatistik kurumu bu harcama kalemlerini açıkladıktan sonra o toplumda bir tartışma başlamasın.
Kültür harcaması deyince insanın aklına önce tiyatro, sinema ya da kültürel diğer etkinlikler geiyor. Bir edebiyat aktivitesi, belki bir şiir dinletisi ya da kültürel paylaşımın bir başka ortamı olan toplu yemekler, müze ziyaretleri vesaire vesaire…
Ama TV izlemek hatta kültür harcaması olarak bunun ekipmanına yatırım yapmak değil. İnsanların eve mahkum olup, toplumsal duyarlılığını azaltan bu mahkumiyete mi yanarsınız, yoksa ekran başı aktiviteyi kültürel faaliyet sanan kamu kurumuna mı bilemiyorum ama; çıktısı belli. Toplumsal ucuzlaşma, sığlık ve ihracatta aşılamayan 1,3 dolar/kg’lık değer.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR