Rasyonelleşme... Ekonomi yönetimi değiştiğinden beri bu kelimenin etrafında dönüp duruyoruz. Önce dolara müdahale edilmemesi geldi. Bu çaresizlikten mi, yoksa bilinçli olarak mı yapıldı bilmek güç.
Zira halen ne karşılığı olduğunu bilmediğimiz kaynak arayışının Birleşik Arap Emirlikleri’nde sürüyor olması, sorunlarının halledilmesi için mi, yoksa kaynak bulunamadığı için mi; çözülebilmiş değil.
Ardından gözler Merkez Bankası’nın faiz kararına çevrildi. Sembolik bir iyi niyet mektubuyla faizleri de normal seviyesine getireceğinin sinyalini verdi. Şüphesiz bunların ikisi de çözüm adına değil, bilimsel yaklaşıma dönülüp dönülmeyeceğine ilişkin işaretlerdi.
Temkinli bir iyimserlik içinde, herkes enflasyon oranlarına konsantre oldu. Çünkü veriler gerçeğe yaklaştırılmadan, yapılacak hiç bir hamlenin sonuç vermesinin mümkün olmadığını yine ekonomiyle ilgilenenler de, reel kesim de, yatırımcılar da biliyordu.
Nihayet iki gün gecikmeyle Haziran ayı enflasyonu açıklandı. Artık rakamların adını bile burada geçirmek istemiyorum. Çünkü gerek tüketici, gerekse üretici bazında açıklanan rakamlar, gerçeğe dönüş ya da Mehmet Şimşek’in tabiriyle rasyonelleşme niyeti olmadığını itiraf etti.
Peki açıklanan enflasyon rakamlarının tercümesi ne? Tek bir cümleyle özetlemek gerekirse, ekonomi yönetimi vatandaşı gözden çıkarttığını söyledi. Zaten satın alma gücü düşmüş, borç batağına saplanmış bir vatandaş ve reel sektör gerçeğini, hem de maaş ayarlamalarının olduğu bir dönemde, sahtenin de sahtesi bir enflasyonla muhatap etmek, en kibar tabiriyle ayıp, en net biçimiyle de yurttaşı gözden çıkartmaktır.
Ortada bir ekonomik yangın var. Bu yangında kurtarılacaklar sıralaması yaptığınızda ise vatandaşa yeşil renk, yani en son, üçüncü aşamada kurtarılacaklar listesini anlatan kategori düştü.
Üstelik bu iktisadi gücünü tamamen yitirmiş vatandaşı, göz ardı etmekle de kalmadılar. Bütçe açıklarını kapatmak adına arka arkaya öyle bir zam furyası eş zamanlı olarak ortaya konuldu ki, insanlar gerçekçi olmayan enflasyona mı şaşırsınlar, yoksa zamları nasıl karşılayacaklarını mı düşünsünler; bilemediler.
Çok geç olmadan tekrar ve tekrar yineliyorum. Günün sonunda faturasını götüren iktidar yoktur ve bu maliyet tüm haşmetiyle bize kalacak. O nedenle bu darboğazdan çıkmak istiyorsak, algı yönetmeyi bırakıp, ekonominin verisel gerçekleriyle yüzleşmemiz gerekiyor.
Aksi takdirde çok büyük sapmaların ortaya çıktığı, faturanın ödenebilir olmaktan uzaklaştığı ve paraya sıkışıldığı anda elde avuçtakinin satılmaya çalışıldığı bir son bizi bekliyor. Algı diyorum ve tekrar Birleşik Arap Emirlikleri’ne atıfta bulunuyorum.
Buradan beklenen takribi 25- 30 milyar dolar olduğu söyleniyor. Gelir mi bilinmez. Ama hatırlatayım: Bizim sadece bir yıl ekonomiyi döndürmek için ihtiyacımız olan rakam 250 milyar dolar. Bütçe açığı da bonus.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR