Cumhurbaşkanı Erdoğan, saatler süren çalışmanın neticesini 100 milyar TL’lik bir paketle kamuoyuyla paylaştı. Öncelikle biraz icraatın içinden bölümlerini bir kenara bırakır; zaten Sağlık Bakanı’ndan takip ettiğimiz süreç ve virüsün tarihçesini istisna tutarsak, konuşmanın esası 10 dakikaydı.
Genel fotoğraf içerisinde itidalli tavır ve olanaklar ölçüsünde yapılan hamleler açısından önlemleri iyi niyetli bir çalışma olarak nitelendirmek mümkün. Belki bir paket değil, ama iyi niyetli bir çalışma daha doğru bir tanım. Bunu doğru adımlar olarak nitelendirip, bir ilk olarak görüp, sonrasında başka tedbirlerin de alınacağını varsayıyorum.
Nitekim en doğru vurgu paketin isminde gizli. Kalkan paketi... Evet sadece savunma odaklı bir çalışma olduğu doğrudur ve tespit de yerindedir. Maddelere gelince; somutlarla başlayalım: Sektörlerin muhtasar, KDV ve sigorta primlerinin 6 ay boyunca ertelenmesi yerinde bir karar. Nitekim otellerin ödemelerinin de ötelenmesi aynı şekilde.
Konaklama vergisini dikkate almamak gerekiyor; zaten ortada konaklayan olacak mı tartışılır. Esnaf ve sanatkarın Halkbank’a olan borçlarının 3 ay boyunca ötelenmesi de doğru atılmış bir adım. Stopaj muhtasarları da bu kapsamda değerlendirilebilir.
Emekli maaşlarında en düşük rakamın bin 500 TL’ye çıkarılması da güzel bir adım. Bunların tamamı iyi niyet çalışmasının örneği olarak kabul edilebilir. Fakat şunun da altını çizmek gerekir ki, esasen hukuki mağduriyeti önlemeye yarar.
Çünkü bu ödemelerin tamamı yapılmayacaktı. Bu durumda da insanların bir de hukuki süreçlerle uğraşması gerekecekti ki, bunun önüne geçilmiş olunuyor. İstihdam desteği gibi başlıklar ise çok dikkate alınır cinsten değil. Zaten bir ağırlığı yok.
Bunun dışındaki tüm önlemler ise bankaların inisiyatifine bırakılmış durumda. Şimdi asıl soru işareti bu... Bankalar bu konuda ne kadar işin içine girebilecek? Mali tablolarının çok sağlıklı olmadığı herkes tarafından biliniyor. Bu aşamada iyi ya da kötü niyet tartışmasına girmekten çok, ne kadar nefesleri yetecek sorusuna yanıt bulmak gerekiyor.
Yapılan iyileştirme çalışması iyi niyetli. Bunun altını çizelim. Ama sorunu ortadan kaldırmıyor. Mesela açıklamadan sonra konuştuğum bir kaç kişi, süresiz izne çıkarıldıklarını ve ‘iş bakmalarının’ tavsiye edildiğini söyleyerek, ödemelerini nasıl yapacakları konusunda açmazlarını paylaştılar.
Bu açıdan çalışmanın ve desteklerin istihdam şartlı olmasını çok önemsiyorum. Lakin çare olacak mı; bilinmez. Bence asıl alınması gereken önlemler gider kalemlerinde olmalıydı. Yani THY’nin KDV’sini düşürmekten çok, vatandaşın, elektrik, su, doğalgaz, kira gibi ödemelerini nasıl yapacağı bir bilmece olarak ortada duruyor. Buna yanıt verilmeliydi.
Evde durmasını istediğimiz insanların bu giderlerinin yükselişe geçeceğini, gıda tüketiminin artacağını hesap ederseniz, bu süreci finanse etmekte zorlanacakları açık. ‘Orada kredi var; alın’ demek çözüm değil. Buraya mutlaka bir neşter vurulması gerekiyor. Bu da 4-5 saatlik çalışmanın en boş başlığı ve çözüm bekleyen sorusu...
Elbette bunların hepsi bugünleri atlatmaya yönelik. Asıl bir çalışmanın da süreç bittikten sonra ortaya çıkacak hasarın nasıl giderileceğiyle ilgili yapılıyor olması lazım. Bu süreçte işini, gelirini kaybedenlerden, bir de zamlarla fatura ödemesini istersek, o zaman işin içinden çıkamayız. Bütçe açığımız zaten evlere şenlik. Ama amaç bugünü atlatmaksa, paket adı verilen iyi niyet çalışmasını, kötünün iyisi ya da konuşmanın ruhuna uygun ifadeyle ‘ehven-i şer’ diye nitelendirmek mümkün.
Elbette şunun da farkındayım ki, günün sonunda tüm bu önlemler cebinizdeki para kadar size hareket kabiliyeti verir. Mukayese edecek olursak; ABD 100 milyar TL’ye sevindiğimiz bu ortamda geçici önlemlere 1,2 trilyon dolarlık bir mali paket konuşuyor. Hatta vatandaş başına bin dolarlık çeklerin evlere postalanacağı söyleniyor. Başka sorusu olan?
FACEBOOK YORUMLAR