Türkiye’de ekonomiye güven her geçen gün azalıyor. Son çıkan veri de gerilemeye işaret etti. Rakamın ya da oranın ne olduğunun çok önemi yok aslında. Burada dile getirilen endişeyi iyi okumak lazım.
Beklenti yönetmek üzerine, algılar temelli bir politika yaklaşımını, günübirlik rakam tutturmak esasıyla hamleler yapar ve bu hamleler ile aslında ekonominin taşlarını yerinden oynatırsanız, bu sonucu almanızdan daha doğal bir şey yok.
Reel sektör ile konuştuğunuzda elbette artan maliyetlerden, döviz kurundan, dünyadaki gelişmelerden endişeliler. Tüm bu süreçte resmi okumaya çalışıyorlar. Ama inanın bir yandan da yatırım yapma ihtiyaçları şiddetleniyor.
Yatırımların önündeki en büyük engel ise maliyetler değil. Örgörülemezlik… Günü birlik, sürpriz diye nitelendirilebilecek kararlar, ekonomide yönetimden çok keyfiyet görüntüsü verdiği için, iş dünyası bu konuda frene basmış durumda.
Keza konunun tek boyutu reel sektör değil. Tüketici güveninde de hızlı bir azalma önümüzde duruyor. Bunu da tek başına düşen satın alma gücü ya da artan fiyatlar üzerinden okursak, meseleyi eksik değerlendirmiş oluruz.
Çünkü zorunlu tüketim harcamaları kadar, örneğin evlenenlerin satın alma hareketlerini de içine alan, zorunlu alımlar söz konusu. Fakat siz burada hem geleceğe yönelik bir tutarlılık sergilemez, hem de örneğin taksit miktarlarıyla sürekli oynarsanız, insanlar bu konuda da alımlarını erteliyorlar ya da daha pahalı almak pahasına uzun taksit alabilecekleri alternatiflere yöneliyorlar.
Ekonomi yönetimi bir hamle yapıyor; ardından eleştiriler artınca, bunun geçici olduğuna dair açıklamalar yaparak, aslında aklının da ne kadar karışık olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Tüm bunları yaparken, sürekli ne kadar iyi olduğumuzdan bahsediyorsanız ve ortadaki herkesin yönetim hatalarından olduğunu bildiği konuları, sürekli bahane üreterek bir yerlere adreslendiriyorsanız, ne kadar ‘her şey kontrol altında’ derseniz deyin kimseyi inandırmanız mümkün değil.
Her şey bir yana ister tüketici ister reel sektör açısından bakın, ekonomi yönetiminin net bir duruşu olmadığı görülüyor. Bunun en açık kanıtı kısa süre önce kadın girişimcilere yönelik konuşma yapan Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin, sıkışırsak Cumhurbaşkanı’nın olduğunu söylemesi yeterli bir gösterge.
Oysa ekonominin patronu konumundaki kişinin konuya hakim, sorunların farkında ve çözüm odaklı olduğunu anlatması için başka ifade tarzları da var. Esasen en baştan beri son 4 yıldır yalpalayan, inandırıcı bulunmayan ve ne yazık ki paniğe kapılarak arka arkaya hatalar yapan bir ekonomi yönetiminin, daha önceki yıllarda ektiği sorunları da hasat ettiği bir sürecin tam ortasındayız. Tüm bunu anlatmak için de ekonomi güven endeksi sistematik düşerek uyarı veriyor. Ama elbette anlayana…
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR