Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomide prangalarımızdan kurtulduğumuz yorumunu yaptı. Üç ana pranga saydı. Faiz, döviz ve enflasyon… Yani aslında Türkiye’nin ekonomik hatalarından kaynaklanan üç sorundan değil, sonuçtan söz ediyoruz.
Ekonomi yanlış bir eksende tartışıldığı için, ortaya çıkan bu üç birbirinden sorunlu başlığın, bir sonuç olduğunu görmezseniz, sadece rakamlar üzerinden bir süre kendinizi kandırmaya devam eder, sonrasında da ağır iktisadi faturalarını ödersiniz.
Tek tek inceleyelim: Öncelikle faizin artık tartışma konusu ve gündem olmaktan çıktığını söyleniyor. Doğru… Çünkü bu konudaki net tavır ortaya konulunca gerçekçi olmayan bir faiz politikasını kimse dikkatle takip etmez oldu.
Bundan daha tehlikelisi ise faizi belirleyen Merkez Bankası’nın büyük ölçüde kredibilitesini yitirdiği algısı. Çünkü piyasada bu faiz oranı tamamen geçerliliğini yitirmiş, bunun en az 3 katı rakamlar konuşuluyorsa konu kapanmış demektir.
Yani artık ülkede yüzde 50 resmi açıklanan bir enflasyon varken, yüzde 14 faiz verilmesinin akıl dışılığı risk unsuru bile olarak görülmüyor. Zira bir kanaat oluştu ve bunun Türkiye’nin içte TL mevduat toplamak istemeyen, yurtdışı kaynaklı bir paraya tamamen muhtaç olan yapısını kemikleştirdiğini ve yurtdışından da sağlıklı para akışı olmadığı için temel sorulardan biri haline geldiği konusunda herkes fikir sahibi oldu. Söylemlerin tam tersi olmasının yarattığı çelişki de cabası.
Risk, bir olasılık hesabıdır. Kanaat ise tamamen konunun kapandığını, riskin ortadan kalkıp, sorun haline dönüştüğünü gösteren bir bakış açısıdır. Yani bir kanserli hastaya doktorun ‘ne isterse yesin’ demesi ile aynı manaya gelir.
İkinci başlık döviz… Şayet birinci başlıktan devam edecek olursak, TL mevduat toplayamıyor, yurtdışından sağlıklı kaynak bulamıyorsanız, dövizi elde ne var ne yok satarak sabit bıraktığınızı herkes biliyor demektir.
Ekonomisini döndürmek için yıllık 200 milyar dolar paraya ihtiyacı olan ve bunu bulamayan bir ülkede de günün sonunda kurun gerçek değerine geleceği konusunda herkes kanaatini oluşturmuş anlamına gelir.
Öte yandan bu faiz oranları ve riskli kur yapınızla üretim yapılamayacağı, üretimsizleşen ülkenin ihtiyaçlarını gidermek için ithalata yöneleceği, bunun da döviz ihtiyacı üzerinde ekstra baskı yaratacağını görmüyor olamazsınız.
Eğer görülmüyorsa günün sonunda Varlık Fonu’ndaki değerlerimizin vay haline demekten başka çare kalmıyor. Çünkü kimse bize iane vermiyor. Neticede toplanan paranın swap dahil hepsinin geri ödemelerini yapacağız. Neymiş? Demek ki, ikinci pranga da yerli yerinde duruyor; ama herkes konuyla ilgili kanaat getirdiği için risk olarak konuşmuyor.
Ve üçüncü pranga, yani halledileceği söylenen enflasyon… Ülkedeki enflasyon hızla yukarı yönlü seyrederken, üretimsizleşen yapının, plansız ekonominin, kalkınma değil büyüme peşinde koşulan bir yolun sonunda enflasyonun düşme ihtimali yok. Hem de tüm dünyada enflasyonist etki varken.
Netice itibariyle faiz, döviz ve enflasyon başlıkları önemli ve bir sarmalı anlatıyor. Bugün itibariyle göstermelik ve kağıt üzeri tedbirlerle sakinleşmiş olması sorunun ortadan kalktığı değil, derinleştiği anlamına geliyor.
Tüm bunların yapılanların ya da yapılmayanların çıktısı olduğunu anlamayıp, ekonominin gerçeği zannederseniz de sadece sonuçları konuşmaktan kurtulamazsınız. Şu anki sessizlik sadece fırtınayı haber veriyor ve ekonomi yönetimi kendisini kandırıp yelkenleri kesip biçip elbise yapıyor. Hayırlı olsun…
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR